1 MayısDemokrasi ve SolEkonomi ve KamuculukGündemPolitikaToplumsal Adalet

1 Mayıs, COVİD-19 ve Artan Küresel Eşitsizlikler

1 Mayıs’ın son yüzyıldır kullanılan anlamıyla ortaya çıkışında, esasen bir iş gününde “toplam çalışılan sürenin sekiz saat ile sınırlandırılması talebi” önemli bir yer tutmaktadır. Robert Owen, 19. yüzyılın başlarında işçiler için “sekiz saat çalışma, sekiz saat eğlence ve sekiz saat dinlenme” çağrısında bulunarak bunu ifade eden ilk kişi olarak da kabul edilmektedir. İş gününün sekiz saat ile sınırlandırılmasına yönelik 1830-1850 yılları arasında İngiltere’de pek çok işçi mücadelesinin de gerçekleştiği bilinen bir gerçektir [1]. Özellikle Birinci Enternasyonal’in, Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) gerçekleşen mücadeleler sonucunda kamu sektöründe kabul edilen sekiz saatlik işgücünün, uluslararasılaşması gerektiğini vurgulayan ve ortak bir hak istemine dönüşeceğini belirten görüşleri de bulunmaktadır [2].

ABD’de kamu sektörü için kabul edilen sekiz saatlik iş gününün özel sektörde kabul edilmemesi, ABD’li işçiler tarafından tepkiyle karşılanmış ve özel sektöründe de dâhil edilmesi için 1 Mayıs 1886 tarihinde büyük çaplı bir grev organize etmişlerdir [3].  28 Nisan 1886 tarihinde Chicago’da başlayan işçi eylemleri şiddetle bastırılmasının ardından, “1 Mayıs 1886 günü ABD’de 10’dan fazla kentte 350 bin dolayında işçinin katıldığı gösteriler gerçekleşmiş, salt Chicago’daki 1 Mayıs gösterilerine ise 80 bin kişi katılım sağlamıştır. Chicago’da yapılan gösterilerde ise hiçbir olay yaşanmamıştır.” [4]. Ancak, Chicago’lu işçilerin McCormick Harvester fabrikasında devam ettikleri grev 3 Mayıs 1886 tarihinde sonlandırılmak istenmiş ve çıkan olaylarda polis tarafından açılan ateşte 4 işçi ölmüştü. Olayları protesto etmek için “4 Mayıs 1886 günü Chicago Samanpazarı meydanında bir protesto düzenlenmiş” ve bu protesto yine polis tarafından şiddetle bastırılmış ve 10 kişinin ölümüne ve 50 kişinin ise yaralanmasına yol açmıştır [5].

Chicago’da başlayan olaylar yanlış ve yaygın bir şekilde 1 Mayıs’ın doğuşu olarak kabul etmektedir. Ancak, yukarıda da ifade edildiği üzere, 1 Mayıs esasen toplam çalışılan sürenin sekiz saat ile sınırlandırılması doğrultusunda gelişmiş ve bu doğrultuda mücadele yürütülmüştür. Bu bağlamda, II. Enternasyonal 1 Mayıs 1890 tarihinde “dünyada sekiz saatlik işgünü için uluslararası gösterilerin düzenlenmesi” kararıyla 1 Mayıs günü uluslararası bir önem kazanmıştır [6]. Nitekim, Engels’in 1 Mayıs 1890 tarihinde Manifesto’nun Almanca baskısına yazdığı önsözünde de sekiz saatlik iş günü de ifade edilmiştir: “Çünkü bugün, ben bu satırları yazarken, Avrupa ve Amerika proletaryası ilk kez tek bir ordu halinde, tek bayrak altında, tek bir ilk amaç için -Enternasyonal’in 1866 Cenevre Kongresinde ve sonra tekrar 1889 Paris İşçi Kongresinde ilan edildiği üzere sekiz saatlik normal iş gününün yasalaşması için- seferber olmuş savaş güçlerini teftiş ediyor” [7]. Böylelikle 1 Mayıs, tüm dünyada toplam çalışılan sürenin sekiz saat ile sınırlandırılması için ortak mücadele edilecek tarih olarak ortaya benimsenmiş ve zaman içinde evrensel bir bayram olarak varlığını sürdürmüştür.

1 Mayıs’ın Türkiye’deki tarihine baktığımızda ise Cumhuriyetin ilanından öncesine dayanmaktadır. Osmanlı toprakları içinde ilk 1 Mayıs kutlaması 1909 yılında Üsküp kentinde, ardından 1910 yılında Rumeli kentlerinde gerçekleşmiştir. 1 Mayıs’ın İstanbul’da ise ilk kez 1912 yılında kutlandığı da bilinmektedir. Osmanlı’da gerçekleşen son kutlama ise 1913 yılında gerçekleşmiş ve savaş yılları nedeniyle kutlama yapılamamıştır. Savaş sonrası kurulan Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde ise ilk 1 Mayıs kutlaması 1924 yılında “Amele Birliği” tarafından organize edilerek kutlanmıştır. Ancak, Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları süreklilik kazanamamış ve 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn yasası ile kutlamalar engellenmiş ve katılanların ise tutuklandığı bir dönem başlatılmıştır. Bu dönemden sonra, Aziz Çelik’e göre 1926 yılından, Alpaslan Işıklı’ya göre ise 1928 yılından 1975 yılına kadar 1 Mayıs’ın kutlanması çeşitli engellemeler ile yasaklanan bir sürece girilmiştir [8]. Yaklaşık elli yıl sonra 1976 yılında, işçi sınıfının ve sendikalarının ekonomi-politiğe de egemen olması ile kutlamalar, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğimde geniş katılımla Taksim meydanında gerçekleşmiştir. Türkiye’de 1 Mayıs günü salt işçi bayramı olarak değil, 1 Mayıs 1977 yılındaki katliamı ile de hatırlanmaktadır. 1 Mayıs 1977 tarihinde Taksim Meydanında toplanan kitlelerin üzerine ateş açılmış ve 34 kişi katledilmiştir [9]. Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları son yıllarda sendikaların parçalı yapısı, işçi konfederasyonlarının farklı yerlerde kutlaması ve sendikalaşma oranlarının düşük düzeyde kalması 1 Mayıs’a katılımların istenilen kitlesellikte gerçekleşmemesine de yol açtığı söylenebilir.

1 Mayıs 2021’de Küresel Emeğin Görünümü

1980’li yıllardan günümüze uzanan süreçte, uluslararası kurum ve kuruluşların önerdiği neo-liberal politikalar ve bu politikaları uygulayan ulus devletler, emekçilerin kazanılmış haklarından geriye doğru giden politikaları uyguladığı için ayrıca belirtmek gerekmektedir. Bu politikalar, Dünya’da ve Türkiye’de emekçiler için işgücü piyasalarında güvencesizliğe, belirsizliğe, sosyo-ekonomik korumalardan yoksunluğa, kalıcılaşan işsizliğe ve yoksulluğa daha yoğun biçimde karşılaşmalarına yol açmaktadır. Bu durum, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün çalışmalarında da gözlenmektedir. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2020 yılında yayımlamış olduğu verilere göre küresel ölçekte 3,3 milyar kişi istihdamda yer almaktadır [10]. Küresel ölçekte erkeklerin işgücüne katılım yüzdesi 70,3 olarak tespit edilirken, kadınların işgücüne katılımları ise yüzde 44,6’a kadar düşmektedir [11]. Çalışanların yüzde 39’u işgücünde kayıtlı (formel) ekonomi içerisinde yer alırken, yüzde 61’i ise enformel ekonomi için çalıştığı bilinmektedir. Üstelik istihdamda yer almalarına rağmen çalışanların yüzde 7’sinin aşırı yoksul, yüzde 12’inin kısmen yoksul ve yüzde 81’inin ise yoksulluk sınırının üzerinde gelir elde ettiği de tespit edilen başlıklar arasındadır [12]. Bu bağlamda, ILO raporuna göre yoksulluk geliri seviyesinde çalışan toplam 630 milyon kişi de bulunmaktadır. Ek olarak, dünya genelinde iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu her gün 7 bin 500, yılda ise 2 milyon 780 bin işçi ölümü gerçekleşmektedir. Ek olarak, her yıl 374 milyon ölümcül olmayan işle ilgili yaralanmaların da meydana geldiği de bilinen bir gerçektir [13].

Bu duruma ek olarak, tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi ile birlikte, hem işsizlik oranları yükselmiş, hem de yoksulluk daha da derinleşen bir duruma gelmiştir. Pandeminin etkisi ile birlikte 114 milyon düzeyinde işsizliğin artış gösterdiği, işgücü piyasalarında yer alan kişilerin ise gelirlerinde yüzde 8,3 ila yüzde 12,3 arasında düşüşün gerçekleştiği de tahmin edilmektedir [14]. COVID-19 pandemisi bir yandan çalışanları işsizliğe ve yoksulluğa daha da yaklaşmasına neden olurken, diğer yandan zenginlerin daha da zenginleşmesine yol açmıştır [15].  2020 Mart ayından günümüze, Elon Musk net servetini yüzde 524 arttırırken, Mark Zuckerberg yüzde 86 ve Jeff Bezos ise yüzde 65 daha da zenginleşmiştir [16]. Bu eşitsizlik, Türkiye’de de benzer şekilde gerçekleşmiştir. Türkiye’de Mart 2020 tarihinde banka hesabında 1 milyon lira ve üzerinde parası olan milyoner sayısı 246 bin 136 iken, Aralık 2020 tarihinde 308 bin 278 kişiye çıkmıştır. Böylece, yaklaşık 9 aylık süreçte 62 bin 142 yeni milyoner eklenmiştir [17].

Bu yukarıda sıralanan gerçekler ışığında, yaklaşık yüz elli yıllık bir geleneği temsil eden 1 Mayıs, küresel ölçekte artan eşitsizliğe, işsizliğe ve yoksulluğa karşı emeği yaşamın merkezi alacak sosyal, siyasal ve ekonomi politikalarının güçlendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, emeği sömürmeye yönelik politikaların güç kaybetmeden devam edeceği de beklenmektedir. Bu bağlamda, sınıf mücadelesinin güçlendiği bir dünyanın kurulması dileğiyle…  

1 Mayıs Emek Bayramımız Kutlu Olsun!


Mersin üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi



KAYNAKÇA

[1] Alpaslan Işıklı, Gerçek Örgütlenme: Sendikacılık. İmge Kitabevi. s.159-165

[2] Age. s.160; Gülmez, Mesut. Uluslararası Sosyal Politika. Hatiboğlu Yayınevi, 2011. s.30

[3] Aziz Çelik, 1 Mayıs: Gelenekten Geleceğe, https://www.academia.edu/34988449/1_Mayıs_Gelenekten_Geleceğe s,3

[4] Age, s.3

[5] Aziz Çelik, 1 Mayıs’ın kökeni: Doğru bilinen yanlış, https://t24.com.tr/yazarlar/aziz-celik/1-mayisin-kokeni-dogru-bilinen-yanlis,5061

[6] Age. s, 3-5

[7] Friedrich Engels ve Karl Marx, Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar, Yordam Kitap s. 69

[8] Işıklı, s.167-174; Çelik, 1 Mayıs: Gelenekten Geleceğe, s. 6-7

[9] Işıklı, s.175, Çelik, 1 Mayıs: Gelenekten Geleceğe, s. 7

[10] ILO, World Employment and Social Outlook Trends 2020 Bkz. https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—dgreports/—dcomm/—publ/documents/publication/wcms_734455.pdf s.12-14

[11] Age, s. 27

[12] Age. s. 19

[13] ILO, Safety and health at work  https://www.ilo.org/global/topics/safety-and-health-at-work/lang–en/index.htm

[14] ILO, Gözlem: COVID-19 ve Çalışma Yaşamı, 7. Baskı, Bkz. https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—europe/—ro-geneva/—ilo-ankara/documents/briefingnote/wcms_769693.pdf s. 1-10

[15] The Rich Got Richer During COVID-19. Bkz. https://www.visualcapitalist.com/the-rich-got-richer-during-covid-19-heres-how-american-billionaires-performed/

[16]Age.

[17] Bkz. https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/pandemi-zengine-yaradi-6253678/

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu