Ekonomi ve Kamuculuk

Sadece Bilime Güvenilmesini Talep Etmek, Aşı Şüpheciliğini Gidermeyecek – Çeviri: Gökçe Şencan

COVID-19 hala yayılıp mutasyona uğrarken, toplu aşılama acil ve uluslararası bir öncelik. Ancak aşı şüpheciliği ile mücadelenin, insanların şüphelerini irrasyonel olarak reddetmekten fazlasını içermesi gerekecek. Bilimsel yöntemin de temel bir ilkesi olan şüphe ve belirsizlikle samimi bir şekilde ilgilenmeyi gerektirecek.

Caitlin Doherty’nın Jacobin için yazdığı yazının Türkçe çevirisidir. İzinle İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.

Gerçeklik ötesi dünyamızın tuhaf bir olay, dünyanın gerçeklerle dolup taşmasıdır. Sayıları ve karmaşıklıkları arttıkça açıklayıcı güçlerini kaybeden gerçekler, halkın bilime olan güveni için özellikle ölümcül olan bir şüphecilik dalgasına neden olmakta. Bilime duyulan güvenin küresel olarak yüksek düzeyde kaldığını ve hatta pandemi sırasında güçlenmiş olabileceğini gösteren bazı kanıtlara rağmen, şüpheciliğin ikna edici gücü yükselirken, bununla birlikte inkarcılığa nasıl karşı çıkılacağına ve bilimin değerini nasıl ortaya koyacağına dair öneriler de artmakta.

Sadece bir yıl önce bilim şüpheciliği tartışmaları iklim değişikliğinin inkarına odaklanmışken, gözler şimdi aşı tereddütüne çevrildi. İklim krizimizin riskleri her zamankinden daha karanlıklaştıkça ve zoonotik bir pandeminin ölü sayısı sürekli artarken, ikilemlerimiz arasındaki nedensel bağlantıları açıklayabilecek bilimsel süreçlerin sonuçlarını inkar etme kültürü, özellikle internette gelişmekte. Ancak internetteki baskın ironik mesafe tonu, görünüşte karşılaştırılabilir ancak çelişkili gerçeklerin bolluğu ile birleştiğinde, bu yaygın inkarcılıkla uğraşmayı beyhude hissettiriyor. Trolleri beslemeyin kalıbı genel yaklaşım olmaya devam etmekte, veya Fichte’nin (muhtemelen) belirttiği gibi, “gerçekler için çok daha kötü” olmakta.

Endişelerin içeriğindeki yeni değişimlere rağmen, ister aşı ister iklim değişikliği tartışılırken şüpheciliği “tedavi etme” yaklaşımı genel olarak aynı kalmakta: daha fazla kanıt sunarak şüpheci pozisyonu tartışın, mantıksal hataları gösterin, yalanları yayan ilgili aktörleri gösterin. Ancak, daha büyük bir inkarcılık kategorisinin parçası olarak bireysel bilimsel konulara direnci anlamak yararlı bir strateji midir?

Elbette, farklı bilimsel ortak görüşlere dair şüphelerin yapsal benzerlikleri var: hatalı veya güncelliğini yitirmiş araştırmaların yanlış yorumlanması, eleştirel istatistiklerin seçici kullanımı ve belki de en etkilisi olan, çevrimiçi içeriklerin algoritmik karmaşası yoluyla komplo inançlarına dönüşmesi gibi. Ancak pek çok şüphecinin çağdaş bilimin sonuçları ve çevrimiçi uygulamaları hakkındaki endişelerini dile getirmesi, bu endişelerin hepsinin aynı temel irrasyonellikten kaynaklandığı anlamına gelmez. İklim değişikliğine varoluşsal inançsızlıkla, hızla geliştirilen bir aşının etkinliği konusunda bireysel şüphecilik açıkça farklı endişelerdir. Anti/Vax: Reframing the Vaccine Controversy kitabının yazarı Bernice L. Hausman’ın dediği gibi, “yöntemlerin retorik benzerliği, insanları gerçekten endişelendiren şeylerle karıştırılmamalıdır.” Öyleyse neden bu kadar sık ​​​​sık aynı şey olarak kabul ediliyorlar?

Bilimlerin iddialarına direnişi tekil bir inkarcılık biçimi olarak çerçevelemek, birçok farklı inançsızlık biçiminin altında gruplanabileceği bir şemsiye [GS1] yaratır. Bu iddiaların ayrımlarını dikkate almamak sadece bir sorun yaratır, potansiyel olarak halledilebilecek bir sayıda. Oysa bundan önce, bilimin ilerlemesine paralel olarak çoğalan sayısız sayıda endişenin de ele alınması gerekir.

İnkarcı analizin öne sürdüğü gibi, tüm bu inkarların üst yapısı belirlenebilir ve tanımlanabilirse, tüm inkar çeşitleri için toplu bir tedavi geliştirilebilir. Çok farklı konularda ortak bir irrasyonel “inkârcılık” biçimi olduğunu iddia etmek, şüphecilerin kaygılarının tarihsel ve maddi temelini, daha güçlü bir “açıklayıcı hakikat” dozuyla aşılanabilecek bir “sorgulamada bireysel hata” salgınına indirger.

Bu yaklaşımı takip etmek, Sol için bir muhalefet oluşturur. Mevcut toplu aşılama programları söz konusu olduğunda, bir yanda mesele kendilerinin ve ailelerinin esenliğini korumak isteyen insanların, açgözlü ilaç şirketlerinin ve beceriksiz ulusal hükümetlerin dediklerini kabul etmeleri söylenmesine karşı direnişini anlamak için empatik bir istek var. Diğer yanda, şüphecileri, dürtüler bir yana, devlet ve sermayenin genel olarak şüpheli aktörleri tarafından onaylanan eylemlerin bu durumda iyilik için olduğuna ikna etmeye ihtiyaç var. Mike Davis’in bir süredir işaret ettiği bir bağlantı olarak, pandemiye neden olan küresel tarım ticareti faaliyetlerinin Big Pharma ile aynı operasyonel bölgeyi paylaştığını fark etmek için komplo teorilerinin esiri olmaya gerek yok. Bu gözlemden kaynaklanan şüphecilik, yalnızca, kar amaçlı uygulamalı bilimin bir dalı bu sorunu yarattıysa, neden başka bir dalın bunu çözmesini beklemesi gerektiğini soruyor.

Bu endişeyi yanıtlamaya çalışmak, çağdaş sol bilim görüşlerindeki bir başka paradoksun altını çizer: sermayenin eylemlerine azami şüpheyle yaklaşılmalıdır; ama bilimsel bilginin görünüşte değerden bağımsız üretimiyle kesiştikleri zamanlar haricinde. Pfizer’in yatırım faaliyetleri? Makul şüpheli. Pfizer’in laboratuvar faaliyetleri? Objektif, tarafsız ve ne pahasına olursa olsun kabul edilmeli. Ancak bilimin sonuçlarının etkililiği farklı sosyal bağlamlarda aşikar olsa da, bilime sorulan soruların yöntemleri ve oluşumları kuşkusuz günlük yaşamımızı yöneten ekonomik ve politik güçler tarafından da etkilenir.

Aşıları komple inkar edenler azdır, ancak COVID aşısı şüphecilerinin sayısı çok daha fazla, ve endişeleri bilgi veya anlayış eksikliğinden ziyade (aşı şüphecilerinin çoğu iyi eğitimli ve iyi bilgilendirilmiştir, hatta bazıları sağlık profesyonelidir), şimdiye kadar iletilen bilgilerin içerdiği kesinlik eksikliğine dayanır.

Ve bildiğimiz gibi, birçok grup için, bilimin ve özellikle tıp biliminin nasıl işlediğine ve popülasyonlara nasıl empoze edildiğine dair bu şüphecilik sağlam temellere dayanmaktadır. Tıbbi hizmetlerinin artık tarafsız olduğunu ve tamamen önyargıdan yoksun olduğunu iddia eden ülkeler, COVID aşısı konusundaki tereddütleri özellikle, ve haklı olarak, yüksek olan ırklar ve diğer azınlıklar üzerinde insanlık dışı deneyleri savunmak için bilimi kullanma konusunda genellikle uzun bir geçmişe sahiptir. William James’in yazdığı gibi, gerçek “bir kredi sisteminde” yaşar, “düşüncelerimiz ve inançlarımız, hiçbir şey onlara meydan okumadıkça geçip gider, tıpkı banknotların kimse onları reddetmediği sürece elden ele geçmesi gibi.” Birçok insan için tıp biliminin güvenilirliği kalmadı.

O halde, aşı konusunda tereddüt edenlerin ve büyük bilimin güdülerinin her zaman ilerici olmayabileceği görüşünü oluşturan diğerlerinin dile getirdiği şüpheciliği ele alırsak ne olur? Ya daha fazla gerçekle yalanı ortaya çıkarmaya çalışmak ve pozitivizmin iddialarının irrasyonel reddine odaklanmak yerine, bilim şüpheciliğinin rasyonelliğini kabul edersek? Genel olarak, şüphecilerle ilişki kurmaya yönelik çağrılar, bilimin sonuçlarını kendi günlük gözlemlerimizden çıkaramayacağımıza ikna ederek, inanmayanların varsayılan yanlış bilinçleriyle ilgilenmeye dayanır. Ancak bu psikolojik strateji bizi iki yoldan birine itiyor:

  • Bilime eleştirisiz güven ve bilim savunuculuğu, ve aynı şekilde hissetmeyenlerin ahlaki olarak kınanması
  • Bilime eleştirisiz güven ve bilim savunuculuğu, ve aynı şekilde hissetmeyenler için paternalist sempati

Ne kınama ne de sempati, birini fikrini değiştirmeye ikna etmede etkili yaklaşımlar değildir, özellikle de kararları kendi deneyimlerine dayanarak veriyorlarsa. Yukarıda özetlenen her iki yaklaşımda da, bilime eleştirisiz güven, sorunun belkemiğini oluşturur. Bilimsel yöntemin kalbindeki belirsizliği ve olumsallığı kabul etmeyi reddederek ve bunun yerine bilimin her durumda takip edilmesi gerektiğinde ısrar ederek, yalnızca bilimin güvenilirliğini değil, aynı zamanda yöntemlerinin değerini de gözden düşürürüz. Yani, bilimlerin şüpheci temelini sarsıyor, onu dogmatik bir dine dönüştürüyoruz.

Belirsizlik, olasılık, şüphe. Bunların hepsi, genelde sorgulama olarak adlandırdığımız, bilimsel emeğin merkezi ve canlandırıcı ilkeleridir. Bilimsel yöntemin birlikte var olduğu belirsiz merakın daha iyi anlaşılması, Dylan Riley’nin son zamanlarda çağrıda bulunduğu türden gerekli tartışmaya daha fazla insanı dahil edecektir. Pandemi sırasında soldaki genel ortak görüş, bir kriz zamanında, uzmanlığın otoritesine güvenmenin liberalizmle gerekli bir uzlaşma olduğuydu: bizi bu karmaşadan sadece bilim kurtarabilir ve siyasete geri döndürebilir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu