Ölüye Suni Teneffüs Yapmak: Yeni Bakanlığımız Hayırlı Olsun – Görkem Yaz

Çevre, şehircilik ve iklim krizi modern dünyada birbirinden bağımsız olarak ele alınacak meseleler değildir. Zira iklim krizinin ortaya çıkışına bakarsak, üretim mekânı olan kentlerin fiziki kaynaklarının kalkınmanın erken aşamalarında hor kullanılmasından ötürü meydana geldiğini göreceğiz. Roma kulübü tarafından 1972’de yayınlanan ‘’Büyümenin Sınırları’’ adlı rapor krizin çıkış noktası hakkında epey doyurucu bilgiler sunmaktadır. Özetle, kapitalist üretim biçiminin üretim mekânı olan kent, iklim değişikliğini meydana getiren koşulların büyük kısmını da üretmiştir. Çok uzun bir zamandır üretmektedir. Kriz bir günde meydana gelmez, mutlaka ardında birikmişlikler vardır. Bu gerçeği kabul etmek, krizin etkilerini azaltmak, tahribatı sıfıra indirmek ve bir daha tahribat oluşmaması için önlem planı kurmak toplumların faydasına olacaktır.
Malumunuz üzere dünyada pek çok ülke iklim krizini derinleştiren kentsel faaliyetlerini sınırlamaya başladı. Kentlerin yayalaştırılması, karbon salınımı azaltacak enerji sistemlerinin geliştirilmesi, doğal kaynakların korunması, enerji tasarruflu yeşil mimari, kentin uçsuz bucaksız yayılmasını engelleyen imar regülasyonları… Bunlar gibi pek çok icraat ise mekânı ve fiziki kaynaklarını koruyarak devamlılığı sağlamak niyetiyle hayata geçirilmeye başlandı. Bu işin temel mantığı, önce ülke genelinde krizin etkilerini azaltmak, tahribatı sıfıra indirmek ve bir daha tahribat oluşmaması için önlem planı kurmaktır. Dolayısıyla ekonomi politikalarınız ve kentleşme politikanız şematik olarak iklim krizi ile mücadelenin altında yer almalıdır. Ekonomi politikanız ya da üretim şekliniz iklim politikanızın önceliklerine göre belirlenir ve daha sonra üretimi yapacağınız mekânı buna göre dizayn edersiniz.
Türkiye’de çok uzun süredir planlama kültürü bulunmadığı gibi çevrenin merkeze alındığı bir dönem hiç yaşanmamıştır. Bırakın çevreyi merkeze alarak plan yapmayı, yapılan planlar bile eyleme çok zor dökülmüştür. Hatta kalkınma planlarında koyulan hedefler ve kalkınma aracı kentleşmenin senkronize olması gereken planlar kimi zaman iç meseleler kimi zaman dışsallıklar nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Hal böyleyken Türkiye’nin kalkınma ve kentleşme politikalarındaki bu istikrarsızlık ve düzensizliğin mekânı dizayn ediş şeklinin pek sağlıklı olmadığını söylemek mümkün. Sorunun en önemli kaynağıysa iklim>ekonomi>kent denklemini tersten algılamış olmamız. Bu algı yanılmasının en büyük sonucu dün müjdelenen Çevre ve Şehircilik> İklim Değişikliği Bakanlığı’dır. Bakanlık yapısını bu şekilde kurgulamak kötü şehircilik politikasının meydana getirdiği çevre sorunlarını makyajlamak anlamına geliyor. Türkiye’de büyükşehirlerde yağmur duasına çıkılan bir durumda yapılması gereken organizasyon şeması ise İçişleri bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı olarak ilerletilen yerel yönetimler-mahalli idareler süreçlerinin sil baştan bir sistemle revize edilmesidir.
Yapılması gereken ilk şey bellidir. İklim Değişikliği Bakanlığı kurularak içerisine ekonomi – çevre ve şehircilik bakanlıklarıyla birlikte çalışacak organlar yerleştirmek. Türkiye’nin gidiş rotasını belirlemek zorunda olan şey iklim politikalarıdır. Sanayi devrimi trenini kaçırmış bu toplumun yeşil devrimi kaçırma lüksü artık hiç kalmamıştır. Bu söylediklerim mevcut konjonktürde yapılması hayal olan şeyler gibi görünebilir. Bu iktidarla bir şeyler yapmak çok zor dediğinizi duyar gibiyim. Ancak mevzu bu kadar basit olmamalı. 20 yıldan fazla süre kötü yönetilmiş ve ülke ekonomisinin %40’ına tekabül eden iki önemli kenti kazanıldı. Bununla birlikte muhalefet ülke nüfusunun %50’sinden fazlasını yönetiyor. Muhalefet bu iktidarın ilk seçimde gideceğinden eminse oturup kendi arasında tartışsın. Bu ülkede çarkı döndüren her noktayı şu an ben kontrol ediyorum. İktidara geldiğimde kalıcı olmak istiyorum. Öyleyse yerel yönetimlerin avantajını kullanabilirim. Yönettiğim her belediyeye bir planlama ajansı kurduracağım, nüfus, kent ekonomisi, iklim eylem planı ve kentsel planlama için bu ajansları kullanacağım. Böylelikle iktidara geldiğimde enkaz devralmaktan kurtulacağım gibi iktidarıma yön verecek politikaları denemek için bir laboratuvarım olacak. Hem de iktidara geldiğimde temelimi atmış olacağım için inşa sürecim daha kısa sürecek. Bir taşla baya bir fazla kuş anlayacağınız. Muhalefet iktidara geldikten sonra iklim>ekonomi>kent denklemini uygulamaya koyarsa zemin planlama ajansları sayesinde daha sağlam olacaktır. Yani anlayacağınız iktidarın bakanlığı ölü suni teneffüs yapıyorsa muhalefet hastayı ölüme götürmeden kalp masajına başlamalı.