Ekonomi ve Kamuculuk

Türkiye’de her yolun siyasete çıkması – Furkan Şahin

Ülkemizde berberinden siyaset bilimcisine, okuma yazma bilmeyeninden profesörüne kadar herkes her gün siyasetle iç içe. Siyaset, öylesine etkiliyor ki bizleri; bilim, sanat, spordan çok siyaset konuşuyoruz.

Türkiye’de her anımızda her dakikamızda muhakkak siyaset var. Kurtulmaya çalışsak bile kurtulamıyoruz. Ülkemizde berberinden siyaset bilimcisine, okuma yazma bilmeyeninden profesörüne kadar herkes her gün siyasetle iç içe. Siyaset, öylesine etkiliyor ki bizleri; bilim, sanat, spordan çok siyaset konuşuyoruz.

Örnek vermek gerekirse, salı günü etlerini harmanlayan, sosunu hazırlayan bir kebap ustası izlediği bir televizyonda bir genel başkan tarafından bir anda terörist ilan edildiğini görebiliyor. CHP’li genç bir avukatın, ‘‘Şehrin tam ortasında stad olmaz. Hele İstanbul gibi çarpık bir kentte hiç olmaz.’’ tweetinden sonra ise spor yorumcusu şöyle bir tweet paylaşıyor: ‘’Tuba hanımın konuyu taşıdığı nokta ve olayı kadın hassasiyetine çevirmesinden dolayı kendisi CHP ile tüm ilişkisini kesene kadar şahsım adına mensubu olduğu partiye asla oy atmayacağım…’’ Konu, bir anda spordan, şehir yapılaşmasından oy verme davranışına kadar geliyor. Spordan ve futboldan devam edecek olursak, TFF Başkanı Nihat Özdemir, aynı zamanda dünyada kamudan en çok ihale alan ilk 10 şirketten biri olan LİMAK Holding’in sahibi ve AKP zamanından aldığı ihaleler de apaçık bir şekilde ortada. TRT Spor’ un futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen’in, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkileri hakeza ortada. Bu liste uzayıp gidebilir ama bu durumların çokluğu spor ve siyaseti birbirinden ayrılmaz kılıyor. Siyaset, bir anda spora hakim oluyor.

Siyasetten uzaklaşıp biraz basketbol oynamak istediğinizde ise Recep Tayyip Erdoğan’ın bakanları ve danışmanları ile basketbol maçındaki replikleri ve komik sahneleri aklınıza geliyor ve kendinizi yine siyasetin içinde buluyorsunuz. TBF Başkanı Hidayet Türkoğlu’nun, Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olduğunu ve geçen günlerde Saray’da yapılan basketbol maçında Erdoğan ile aynı takımda olduğunu da ekleyelim. Böyle olunca basketbolu da siyasetten ayıramıyorsunuz. Bu yol, yine siyasete çıkıyor.

Siyasetten uzaklaşıp biraz alkol almak istediğinizde ise yine kendinizi siyasetle iç içe buluyorsunuz. Alacağınız biranın fiyatını önceki dönemlerle kıyaslıyor, başka ülkedeki bira fiyatlarına bakıyor ve politika yapıcının koyduğu vergilerden ötürü kendinizi yeniden siyasetin içinde buluyorsunuz.

Siyasetten biraz uzaklaşıp yeni çıkan teknolojik aletlerin özelliklerine bakmak istediğinizde ise, iktidarın koyacağı vergiyi düşünüp o ürünlerin özelliklerine bakmak istemiyorsunuz. iPhone 13, Play Station 5 gibi ürünlerin özelliklerine değil, fiyatlarına bakıp geçiyorsunuz ve buradan da farklı bir şey konuşacakken iş yine koyulan vergilere geliyor. Burada da politika yapıcı ve siyaset esas konu oluyor.

Siyasetten biraz uzaklaşıp tatile çıkıyorsunuz; İstanbul’dan İzmir’e gideceksiniz fakat Osmangazi Köprüsü’nden geçerken, yandaş müteahhitlere verilen geçiş garantileri ve bu garantilerin sağlanamaması sebebiyle de cebinizden çıkan vergileri düşünüyorsunuz ve konu, tatil iken yeniden siyasete geliyor.

Siyasetten biraz uzaklaşıp İstanbul’daki Belgrad Ormanı’na gidiyorsunuz ve aklınıza geçtiğimiz yaz ayında yanan ormanlar ve iktidarın bu yangını söndürememesi ve ormanlarımızın kül olması aklınıza geliyor ve konu yine temiz hava alıp spor yapmakken siyaset konuşmaya başlıyorsunuz.

Üniversiteyi kazanıyorsunuz; Ankara, İzmir, İstanbul gibi büyükşehirlere okumaya gidiyorsunuz. Fakat ev kiraları ve özel yurtlar aşırı derecede pahalı. Devlet yurtları ise yok denecek kadar az ve okulların çoğuna uzak bir şekilde inşa edilmiş. Protesto hakkınızı kullanıp eylemlere katılıyor ve barınacak yeriniz olmadığını için parkta yatıyorsunuz ama yine politika yapıcılar tarafından terörist ilan ediliyor ve yeniden siyasetin içerisinde kendinizi buluyorsunuz.

Siyasetten biraz uzaklaşıp 58.Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni izliyorsunuz, ödül töreninde yaşanan bir hadise git gide büyüyor ve taraflardan birisi bu konuyu da elbette nereye getiriyor dersiniz? Evet, doğru. Konu yeniden siyasete geliyor. HDP, Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Canan Kaftancıoğlu bir anda konunun içinde kendisini buluyor. Burada da yine filmlerin özelliklerini, güzelliklerini konuşamıyoruz; kendimizi siyasetin içerisinde buluyoruz.

Türkiye’de; mizah yapıyorsunuz siyasiler müdahil oluyor, spor yapıyorsunuz siyasiler müdahil oluyor, sanat yapıyorsunuz siyasiler müdahil oluyor. Atık kağıt işçilerine siyasiler müdahil oluyor, yargıya siyasiler müdahil oluyor, parklara, bahçelere, AVM ‘lere, inşaatlara, hamilelere, el ele gezenlere, internete girenlere, telefonla konuşanlara, gazete köşe yazarlarına, okullara, yurtlara, kısacası her şeye siyasiler müdahil oluyor. Bunun yanında ülkenin içerisinde bulunduğu sosyoekonomik durum da bizleri siyaset düşünmeye ve konuşmaya itiyor. Zenginin çok zengin, fakirin çok fakir olması ve aradaki sınıfsal ve ekonomik farkın git gide açılmasından ötürü insanların ülkedeki tek sorunu geçim derdi olmuş durumda. AKP iktidarının, ülkeyi yönetememesi parti veya ideoloji fark etmeksizin hepimizi etkiliyor. Tabii ki de apolitik olmayacağız ama bu kadar hayatın içine işlemiş bir siyaset, bir toplum için çok fazla. Elimizdeki akıllı cep telefonları bizim için tek sosyalleşme aracı ve o bile siyaseti dibine kadar yaşayan, siyasetle yatıp siyasetle kalkan yaşlı insanların gözüne batıyor ve onu da kullanmamamızı ve kıt kanaat geçinmemizi, siyaseti onlar gibi dibine kadar yaşamamızı istiyorlar. Tüm bu gelişmeler ışığında herkes kendine şu soruyu sormalı; peki şu anda siyaset bu odada bizimle mi?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu