Gig Ekonomisine Direnmek: Kooperatifçi Gıda Dağıtım Platformlarının Ortaya Çıkışı – Çeviri: Kemal Büyükyüksel
Birleşik Krallık’ta çalışan hanelerden yedi milyon insan yoksulluk içinde ve reel ücretler son on yılda %10,4’lük bir düşüş gördü (Avrupa’daki herhangi bir yerden daha fazla). Aynı zamanda, Brexit’ten sonra ülkedeki en zengin 1000 kişi milyarlarca pound daha zengin oldu.
Anna Baum’un OpenDemocracy’de yayımlanan yazısının Türkçe çevirisidir. İzinle İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.
Platform şirketleri, haksız yere yüksek varlık fiyatlarına ve düşük üretkenliğe sahip balonlar üretirken, yoksulluk maaşları ödeyerek zengin ve yoksul arasındaki uçurumu genişletmeye sebep oluyor. İngiltere’nin en zengin beşinci adamı Alisher Usmanov, başlangıçta parasını çelik ve demir cevheri madenciliğinden kazandı, ancak şimdi Spotify ve Airbnb gibi şirketlere yatırım yaparak servetini büyüttü. Deliveroo, restoranlarına sahip değil veya sürücülerini resmi çalışan olarak bünyesine katmıyor, ancak İngiltere’nin en büyük ikinci gıda zinciri Wetherspoons’tan daha değerli.
Deliveroo, 2017’de kayıplarının %300’ün üzerinde arttığını gördü. Ancak bu, kurucusunun direktörlere 4,5 milyon sterlinlik hisse ikramiyesi dağıtmasını ve kendini %22,5’lik cömert bir maaş artışıyla ödüllendirmesini engellemedi. Ve tüm bunları Deliveroo’nun sürücülerine hastalık izni, tatil ücreti ve asgari ücret sunmamasına rağmen gerçekleştirdi. Hisse sahipliğinden elde edilen kârların küçük bir azınlığa gitmesiyle ve durağan ücretlerle birleştiğinde, ekonomide emek ve sermaye sahipleri arasındaki servet farkı giderek artıyor. Sadece adil bir gelir paylaşımı değil, aynı zamanda mülkiyetin adil dağılımı hakkında düşünmenin zamanı geldi. Kooperatif gıda dağıtım platformları da bu konuda önde gelen bir örnek teşkil edebilir.
Avrupa’daki Kuryeler
Birleşik Krallık’taki Deliveroo sürücülerinin 2016’daki ilk grevlerinden sonra, seferberlikler Fransa, İspanya ve Almanya, İtalya, Belçika ve Hollanda’ya sıçradı ve sadece iki hafta önce Bologna’da grevler gerçekleşti. Almanya’da kuryeler geçen yıl anarko-sendikalist Hür İşçi Sendikası (FAU) ile örgütlenmeye başladı.
FAU, Deliverunion kampanyasının gelişmesi için yatay ve açık bir alan sağladı, 100’den fazla sürücüyü harekete geçirmek için mobilize etti ve km başına bir ödeme bonusu kazandı. Ücretli personel veya organizatör olmadan, ilkokul öğretmenleri ve bakıcılar gibi diğer bölümlerden üyelerden destek geldi; bu, sendikaların kendi başlarına hareket etmediğini veya karar vermediğini, ancak işçilerin onların adına ve kaynaklarıyla hareket ettiğini bize hatırlatıyor.
FAU birliği, sürücülerin toplu sözleşmelerine neleri dahil edeceklerini tartışmak ve buna oy vermek için oturum açabilecekleri kendi çevrimiçi platformunu oluşturmak için bir grup yazılımcıyı bir araya getirdi. Bu dijital araç, kuryelerin sendika toplantılarında fiziksel olarak bulunmalarına gerek kalmadan taleplerin geliştirilmesinde ve kararlar alınmasında aktif rol almalarına olanak tanıyor. Aynı zamanda grev eylemlerine oy vermek ve mesajları işgücüne hızla yaymak için harekete geçirici bir araç. Dijital platformlar, talep üzerine müşterileri ve kuryeleri birbirine bağlayabiliyorsa, bu, bunların sendikalar tarafından “parçalanmış” işçileri örgütlemeye yardımcı olmak için nasıl kullanılabileceğinin de bir örneğidir.
İşbirliğine dayalı dijital platformların potansiyeli
Organize kuryeler arasında teşvik edilen bu dayanışmacı kültür, kendi yemek dağıtım platformlarını birlikte geliştirebilmenin ilk adımıdır. Eşler arası vakıf (peer-to-peer foundation) altında lisanslanan ve geliştiricileri ve onu kullanmak isteyen tüm sürücüler tarafından ortaklaşa yönetilen açık kaynaklı bir gıda dağıtım uygulaması olan “coopcycle.org“un arkasında yatan fikir budur. Avrupa’nın dört bir yanından gıda kuryelerinden oluşan bir forum, bunu Fransa ve Almanya’da uygulamayı planlıyor, İspanya’daki sürücüler ise Barselona’da Deliveroo uygulamasının kendi ortak sürümünü başlatmanın eşiğinde.
Ortak sahip olunan bu dağıtım platformları, Foodora, Deliveroo, Uber Eats ve ortaklarına, şirketin karlarının onu gerçekten “sürenlere” verildiği ve işçilerin daha iyi çalışma koşullarının, güvenli sözleşmelerin, hastalık maaşı ve tatillerin keyfini çıkarabileceği ve hepsinden önemlisi saygı görebilecekleri anlamlı bir iş alternatifi sunabilir. Ortak mülkiyet sadece kârın paylaşılması anlamına gelmez, aynı zamanda demokratik yönetişim ve hesap verebilirliğin yanı sıra işçi verilerinin kullanımında şeffaflık ve kuryelerin günlük işlerini dikte eden algoritmaların fonksiyonlarının da paylaşılması anlamına da gelir.
Bir kooperatif işletmesi rekabetçi fiyatlar da sunabilir. Deliveroo, her sipariş için restoranlara %30 gibi fahiş bir ücret alırken, ortak bir model, temel maliyetler karşılandığında bu ücreti azaltabilir. Örneğin, bir sipariş 15 sterlinin üzerine ulaştığında, kooperatif, sürücünün ücretini ve diğer giderleri karşılayacak kadar para kazanmış olur, yani bu miktarın üzerindeki siparişler daha ucuz hale gelebilir.
İş birliği içinde yürütülen bu gıda dağıtım platformları, birkaç zengin için kısa vadeli spekülatif karlar elde etmek için riskli yatırımcı sermayeyi çekme saplantısından radikal bir hareketle uzaklaşarak, Silikon vadisinden farklı bir vizyon sunacaktır. Platform ekonomisi yakın zamanda hiçbir yere gitmiyor ve tekel dijital platformlar, işçilerin pastadan payını daha da azaltıyor. Ancak İspanya, Fransa ve Almanya’dan ortaya çıkan örnekler, sendikaların ve kooperatiflerin gücünün gig ekonomisi işverenlerini geri püskürtmek için nasıl birleştirilebileceğini gösteriyor ve teslimat platformu işinin geleceği için bir umut ışığı sunuyor.