Demokrasi ve SolDış Politika ve EnternasyonalizmDünya

Putin’in Savaşını Protesto Eden Rus Sosyalistlerle Konuştuk – Çeviri: Ali Mert Samen

Cuma günü Rus parlamentosu Ukrayna’daki savaşını eleştirenlere 15 yıl hapis cezası öngören bir yasayı kabul etti. Buna rağmen pazar günü binlerce kişi savaşı protesto etmek için sokağa çıktı. Biz de boyun eğmeyi reddeden Rus sosyalistlerle konuştuk.

David Broder’ın Jacobin’de yayımlanan yazısının Türkçe çevirisidir. İzinle İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.

Geçtiğimiz hafta çarşamba günü, ailesi Nazi Almanyası’nın Leningrad kuşatmasından sağ kurtulan ileri yaştaki aktivist Yelena Osipova, katıldığı savaş karşıtı eylemde polis tarafından iki kolundan tutularak alandan uzaklaştırıldı. Osipova, Vladimir Putin’in Ukrayna’ya açtığı savaşı reddettiği için tutuklanan (OVD-Info tarafından paylaşılan verilere göre) 13.000 cesur Rus arasında sembol hale gelen isimlerden biriydi.

24 Şubat’ta başlayan işgalin ardından düzenlenen ilk gösterilerin bastırılmasıyla binlerce kişi birkaç günlük hapis cezalarına çarptırılmıştı. Cuma günü uygulamaya konan ve Rusya’yı sıkıyönetimin eşiğine getiren yeni tedbirler ise olan bitene karşı çıkmayı daha da ağır bir maliyete tabi tutuyor. Dohzd ve Novaya Gazeta gibi liberal basın kuruluşlarına ve yabancı basına getirilen kısıtlamalara ek olarak savaşı eleştiren “sahte habercilik” faaliyetlerine yönelik 15 yıl hapis cezası öngörülüyor.

Buna dair yapılan duyurulara rağmen pazar günü protestolar devam etti ve sadece dün 4.000 kişi tutuklandı. 1917’de Petrogradlı kadınların savaş karşıtı gösteriler için bir araya geldiği tarihi gün 8 Mart’ta ise Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri düzenlenecek.­ Hafta sonu gerçekleştirilecek yürüyüş öncesinde Rus sosyalistleriyle protestoların içeriğini, savaşa yönelik kamuoyundaki yaklaşımları ve ağır baskı koşullarına rağmen muhalif tutumların yaygınlaşma olanaklarını konuştuk.

Muhalefetin Kökünü Kazımak

“V”, Moskova’daki gösterilere katılan bir sosyalist. Savaşın başından beri düzenlenen gösterilerdeki genel ruh halinin “gergin” olduğunu ifade ediyor. İşgalin başladığı 24 Şubat tarihinde başkent Moskova’da düzenlenen geniş katılımlı eylemlerin akabinde “polisin sokakta şüpheli gördüğü herkesi gözaltına alarak eylemcilerin toplanmasına fırsat vermemeye çalıştığını” bildiriyor. Önceki nesil muhaliflerin sindirilmesinde yaşadıkları deneyimlerin, örneğin cezaevindeki muhalif lider Alexei Navalny’nin serbest bırakılması için düzenlenen eylemlerdeki gibi, bir dizi baskı dalgasının süreğen etkisine dikkat çekiyor. Bu nedenle yeni nesil genç Ruslar mevcut eylemlilikte çok daha öne çıkıyor:

“Esas farklılık kalabalığın gençlerden oluşması. Hemen herkes 35 yaşından küçük, çoğunlukla genç yetişkinleri ve hatta reşit olmayanları görüyoruz (onlar da aynı şekilde tutuklanıyor ve polis şiddetine maruz bırakılıyor). Önceki yıllarda düzenlenen gösterilere geniş katılım gösteren yaşlı aydın kesim mensupları hemen hiç görülmüyor. Kadınlar ise her zamankinden daha fazla alandalar diyebilirim.”

Putin hükümeti, aktivist şebeke ve basın mecralarına yönelik büyük çaplı bir yasak ve kısıtlama operasyonuna girişti. Peki geniş toplum sokak gösterilerinin varlığından ne ölçüde haberdar? V bunu şöyle yanıtlıyor:

“Moskova’da hemen herkes durumunda farkında— şehir merkezine gelen birinin; yoğun polis mevcudiyetini, şiddeti, tutuklamaları ve kurulan istasyonlardan uygulanan sinyal boğma faaliyetlerini fark etmemesi mümkün değil. Ancak zannederim ki “sıradan” insanların çoğu için bu protestolar geceyi nezarethanede geçirmek (ya da belki 10, belki de tam 15 yıl hapis cezasıyla mahkumiyet) dışında bir netice vermeyecek.”

V’ye göre işgale halktan gelen öncül tepkiler, halkın işgale hazırlıksızlık yakalandığını ve durumu idrak edemediğini gösteriyor:

“İlk bir iki gün boyunca aktivist gruplar haricinde savaş hakkında konuşan pek kimse yoktu. Resmi kaynaklar da bu konuda bir şeyler söylemekten imtina ediyordu. Ben dahil pek çokları için olanlar bir şok etkisi yarattı, kimileri ise ya durumu kavrayamadı ya da pek önemsemediler. Öyle görünüyor ki resmi kaynaklar bile Putin’in kararından habersizdi ya da hazırlıksız yakalandılar.”

Savaşa karşı çıkanların sert bir şekilde cezalandırması, elbette geniş topluma egemen olan edilgin teslimiyet halini tahkim etme işlevi görüyor. Putin yanlısı medya da artık kamuoyu oluşturma faaliyetlerini uyum içinde sürdürmeyi becermiş görünüyor. V şu gözlemlerini aktarıyor:

“Basın kuruluşlarına gerekli talimatlar ulaştı ve savaş tamtamları çalmaya başladı (onların ifadesiyle bu olanlar, Donbas’ta Ruslara “soykırım” düzenleme hatasına düşen Banderacı Nazilerden Ukrayna’yı arındırmaya yönelik bir “özel operasyon”). Bazı insanlar bu çizgiyi benimsediler. Markete gittiğimde bir babanın sekiz yaşındaki kızına “bilirsin, karşındaki sana sürekli hakaret ediyorsa bir noktadan sonra durup suratına bir yumruk çakman gerekir” dediğine şahit oldum. Belki de gerçekten bazı insanlar bunu böyle okuyor. Gelgelelim artık savaş dışında başka bir konu konuşulmuyor. İşyerinde, metroda herkes kaygılı ve telefonlarına yapışık haldeler.   

Beklenmedik

Savaşın yarattığı şok etkisinden “M” de söz ediyor. M, ülkenin dördüncü büyük kenti Yekaterinburg’taki Rus Sosyalist Hareketi’nin bir üyesi. Bana şunları aktarıyor:

“Birinci gün Putin’in savaş ilan ettiği sırada, Donbaslı erkek arkadaşım nazikçe yanıma uzanmış uyuyordu, korku içinde “savaş çıktı” diye seslenerek onu uyandırdım. Hissettiğim sokağa çıkma dürtüsü oldukça baskındı. Başkaları da “zamanı geldi” diye düşünmüş olacak ki hiçbir koordinasyona gereksinim olmaksızın müşterek bir dürtüyle dışarı çıktık. İlkin Lenin heykelinin önünde eylem yapan tek tük birkaç protestocu vardı ve orayı terk etmediler. Ayakta dimdik durarak eylemlerini sürdürdüler. Neticede kalabalıklar kademeli bir şekilde meydanı doldurdu. Polis bizimle ne yapacağını bilmiyordu, onlar için de bu beklenmedik bir durumdu. Onlara bir talimat gelene kadar alanda üstünlük bizdeydi.”

Ural Dağları’ndaki bu şehirde savaşın ilk gününde polis, devlet baskısı ve insan hakları ihlallerini araştıran Memorial adlı STK’nın yerel yöneticisi Anatoly Svechnikov’u eylemlerden sorumlu tutuyordu.

“Bir polis memuru belli ki gösterilerin Anatoly’nin liderliğinde geçekleştiğini zannederek ona doğru yaklaştı, ‘protestoculara biraz sakin davranmalarını söylesen iyi olur’ diyerek meramını anlatmaya çalıştı. Problem şu ki bize liderlik eden kimse yoktu— güçlü muhalif figürlerin hepsi çoktan devletin zulmüne uğramıştı.”

M, protestocuların yaşı konusunda V ile aynı görüşleri paylaşıyor:

“Meydan genç insanlarla doluydu, hiçbir eylemde yirmili yaşlarda bu kadar çok kişiyi bir arada görmemiştim. Kalabalık bir çevik kuvvet grubunun müdahalesiyle küçük gruplara bölünene dek “savaşa hayır”, “Putin istifa” gibi sloganlar attık. Sonra şehir içinde çeşitli muhitlere doğru yürüyüşe devam ettik. Nereye gitsek er ya da geç polis araçları beliriyordu ve biz ateşli bir şekilde “savaşa hayır”, “yazıklar olsun” diye onlara doğru bağırıyorduk. Emir gelmeksizin bizi devamlı takip edemedikleri için bulundukları yerde kaldılar. Neticede o gün çevik kuvvet, kalabalığı zemini oldukça kaygan geniş bir merdivenden aşağı doğru yönlendirildi. Onlar peşimizde inanılmaz bir hızla kovalarken iki-üç yüz metre boyunca dümdüz koştuk. Derken bir daha toplanamadan dağıldık.”

Ne var ki kalabalığın bastırılması, eyleme katılan kişi sayısına olumsuz tesir etmişti:

“1 Mart’ta avukat Aleksey Bushmakov, eylemcilerin şehirdeki nezarethaneleri bütünüyle doldurduğunu, gözaltına alınanlardan bazılarının mecburen komşu şehir Sysert’e transfer edildiğini söyledi. Her geçen gün daha az kişi eyleme katılırken sokaktaki polis sayısı giderek artıyordu.”

M, savaş karşıtı hareketin bu eylemlerin bastırılmasıyla sona ermediği görüşünde ısrarcı. Bununla birlikte eylemlerin mevcut aktivist şebekelerine bağlı kalmayıp, kendiliğinden devamlı bir dönüşüm gereksinimi içinde olması, tek bir merkezden yönetilmeksizin harekete geçebilen yatay örgütlenme biçimlerine duyulan ihtiyacı beraberinde getiriyor. Bunun neticesinde basit savaş-karşıtı mesajlar, mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla toplumun önüne çekilen siyasetsizleştirme perdesini aralayarak alıcısına ulaşma imkanı buldu:

“Savaş Karşıtı Feminist Direniş harika bir yöntem belirledi. Eğer ki toplumun muhalefete dahil olmayan kesimleriyle ayrı fanuslarda yaşıyorsak aradaki mesafeyi kapatmanın bir yolunu bulmak gerekiyordu. Whastapp aracılığıyla bir gönderi listesi oluşturuldu ve herkese şu çağrı iletildi: “Bu mektubu yedi arkadaşına iletmezsen, mutluluk ve ve huzur önümüzdeki yıllarda asla seni bulmayacak!!!!!” Böyle bir üsluba başvurmak suretiyle kendi aralarında komplo teorilerini jet hızıyla paylaşan akrabalarımıza savaşa ilişkin hakikatleri aktardığımız bir mektup ulaştırdık. Duyduğumuza göre bazı insanlara bu mektup, akrabalarının iletmesiyle ulaşmış ki bu da yöntemin işe yaradığını gösteriyor.”

Komünist Parti

Bu gibi merkezsiz ve ansızın kendini gösteren eylemler, gerçek muhalefet partilerinin mevcut olmadığı ve Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin (RFKP) iktidarın müesses yapısı içinde itaatkar bir pozisyona itildiği bağlamın doğal bir sonucu olarak işlev kazanıyor. RFKP liderliği büyük ölçüde Putin çizgisine yakın duruyor. Nitekim sözde Luhansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetleri’nin tanınmasına ilişkin önerge RFKP’nin teklifiyle gündeme gelmiş, bu ise en başta Rus tanklarının sınırın diğer tarafına gönderilebilmesi için yasal zemin hazırlamıştı. Geçtiğimiz cuma parlamentoda kabul edilen, “sahte habercilik” için 15 yıl hapis cezası öngören teklif de 57 vekilli RFKP grubundan 40 vekilin evet oyuyla geçmiş, parlamentodaki sekiz vekil çekimser oy kullanmış, hiçbir vekil ise hayır oyu kullanmamıştı.

Çekimser oyların sebebi bilinmiyor, ancak her halükarda bunun pek de heyecan verici bir başkaldırı sayılamayacağı açık. Yine de bir kitle partisi olmaya yakınsayan yegane vasfını yerine getirerek RFKP, geniş toplumdaki devinimleri oldukça sınırlı bir biçimde de olsa yansıtıp kanalize edebiliyor. Eylül’deki seçimlerde resmi sonuçlara göre %19 oy alarak gösterdiği başarı, Rusya da muhalifetin barınabilmesine müsamaha gösterilen az sayıdaki mecradan biri olarak partinin üzerine düşeni yerine getirebildiğine işaret ediyor. RFKP aynı zamanda birden fazla bileşeni bir araya getiren ilginç bir oluşum: yerel teşkilatlar üzerindeki kontrolünün zayıf olması sayesinde zaman zaman sosyal demokrat ve Troçkistler de RFKP’den adaylık imkanı bulabiliyor; seçmeni ise grevlerden aşı karşıtı gösterilere uzanan geniş bir yelpazede çeşitli şekillerde kendini ifade ediyor.  V, seçmenin savaş konusuna yaklaşımlarında da yeknesak olmadığını belirtiyor:

“RFKP’deki kaynaklarım parti üyelerinin %75’inin savaştan yana, %25’inin ise karşıt olarak bölündüğünü aktardı. Parti tabanına bakıldığında da son yıllarda mevcut rejimden memnun olmayanların (çoğunlukla pragmatik sebeplerle) giderek artan biçimde RFKP’ye oy verdiği görülüyor. Öyleyse sanıyorum oy verenler içinde savaşa karşı olanların sayıca epey fazla olduğunu söylemek mümkün.”

RFKP, resmi siyasi çizgiyi desteklemeleri doğrultusunda Kremlin’den devamlı bir baskı görüyor. Ne var ki Rus Sosyalist Hareketi’nin bir başka mensubu olan “O”, Donbas’taki ayrılıkçı cumhuriyetleri tanıyan önergeye lehte oy kullanan Mikhail Matveev, Oleg Smolin, Vyacheslav Markhaev gibi RFKP’den bazı isimlerin yakın zamanda savaş karşıtı görüşlerini açıkça dile getirdiğini bildiriyor:

“Kremlin, Komünist Parti’yi oldukça zor fakat bir o kadar da basit bir denklemin içinde soktu: Putin yönetimine direnmek ya da siyaset sahnesinden silinmek…Matveev, Smolin gibi isimler ve de Komünist Parti’nin genç ve en umut vadeden liderlerinden Yevgeny Stupin açıkça savaşa karşı çıkıyor. Stupin, Rus Sosyalist Hareketi’ini de yanına alarak Rus solunu buluşturan bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda savaş karşıtı bir bildiri karara bağlandı ve bağımsız, demokratik solcular savaş-karşıtı bir koalisyon oluşturdular.”

Yerel seviyede yasama faaliyeti yürüten bazı meclis üyeleri ve RFKP listelerinden aday gösterilen parti dışından isimler de benzer tutumlar belirlediler. RFKP Moskova gençlik teşkilatı komitesi de bunlara katıldı. Donbas cumhuriyetlerini tanıyan önergenin lehinde verilen oyu desteklemekle birlikte, “Vladimir Putin’in sağlıksız jeopolitik heveslerinin” ülkeyi sürüklediği, sadece “yönetici elitin cebini doldurmaya” yarayan “kardeşlerin savaşı”nı kınadılar. Bunun karşısında RFKP’nin genel başkanı Gennady Zyuganov ise uysal bir biçimde Putin hükümetinin Ukrayna’yı “komünizmden arındırmak” için giriştiği savaş politikasına teslim oldu. Kaynağımız ‘O’, bu hizalanışın yarattığı RFKP saflarını da aşan huzursuzluğa dikkat çekiyor: 

“Rusya’da sol kanattan pek çok kişi ‘gerçek’ bir sol hareketin ancak Komünist Parti’nin ölümüyle hayat bulabileceğini durmaksızın dile getiriyor. Elbette bunun doğru olmadığını söylememiz gerek. Bugün RFKP korkaklık edip mevzilerini terk ederse, partinin enkazı bütün bir sol hareket ve sol mirasın üzerine çökebilir. Bu durum elbette ebediyete kadar sürecek değil, ama bir süre böyle devam edebilir. Bu nedenle RFKP üyeleri var güçleriyle partideki durumu değiştirmeye çabalamalı, içeride bir tartışma tetikleyerek yoldaşlarımızı hürriyet ve ölüm arasında kritik bir eşikte olduğumuza ikna etmeli.”

RFKP’de parti içi muhaliflerin kimi ifadelerine bakılırsa, böylesi savaş karşıtı söylemler esasen Avrupalı komünist partilerle aynı kaynaktan besleniyor. Şimdiye dek RFKP’de parti içi muhalefetin partiden ve meclis grubundan ihracına yönelik bir gelişme yok. Ne var ki, sıkıyönetim tehdidinin (şimdilik reddedilse de) giderek baş vermesi ve bütün muhalefeti ortadan kaldırmayı aklına koyan Kremlin’in baskısı, partiyi bu yönde bir eyleme zorlayacak gibi görünüyor.

Şimdilik Rus halkının bu savaşın sona erdirilmesinde etkili bir rol üstleneceğini söylemek epey aceleci bir öngörü olur. Askerlerin Ukrayna direnişi karşısında hazırlıksız göründüğü anekdot düzeyindeki bulgular ve savaşa çağrıldıkları takdirde askerlerinin isyan edeceğine yönelik Belaruslu yetkililerden gelen ikazlar, tepedekiler üzerinde baskı oluşturan ve böylelikle savaşa devam edilmesini güçleştirebilecek ümit verici gelişmelerdir. Söyleyebiliriz ki kanın durması için çağrı yapanlar, ellerinde cılız da olsa ışık veren bir fenerle Rus toplumunu bu koyu karanlıktan çıkaracak yolu gösteriyor.    

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu