Demokrasi ve SolDünyaEkonomi ve KamuculukGündemPolitikaToplum ve Siyaset

Davos Elitlerinin Küresel Oligarşisinin Çözümü Demokrasidir – Luke Savage (Çeviri: Kemal Büyükyüksel)

Savaşlar, salgın hastalıklar, siyasi krizler ve finansal çöküşler aracılığıyla neoliberalizm, küçük bir küresel elitin zenginliğini ve hakimiyetini güçlendirmeye devam ediyor. O elitin bu hafta Davos’taki yüce gönüllü duruşu bunu değiştirmeyecek.

Neoliberal devrimin basit ve en azından bazılarına göre sezgisel olarak çekici bir önermesi vardı. Vergileri düşürerek, düzenlemeleri kaldırarak ve sermaye akışının önündeki küresel engelleri ortadan kaldırarak yeni zenginlik yaratılacak ve çoğunluk faydalardan pay alacaktı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki on yıllarda birçok devletin dayattığı külfetli yükler olmadan harcama ve yatırım yapmakta özgür olan bireyler ve şirketler, hükümetin ve bürokratların beceriksiz ve çoğu zaman keyfi planlarının yerini girişimcilik ve rasyonel kişisel çıkar aldıkça daha yaratıcı ve daha müreffeh hale geleceklerdi.

Bu hikâyeyi referans alacak olursak, neoliberal projenin tamamen başarısız olduğu söylenebilir. Her yıl, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) açılış gününde, uluslararası STK Oxfam küresel eşitsizliğin durumu hakkında güncellenmiş bulgular yayınlıyor ve her yıl temel sonuçları aynı. Neredeyse aksamasız bir şekilde, dünyanın en zengin insanları daha da zenginleşti, yeni yaratılan zenginlik damla damla alt kesimlere akmadı ve tepedeki küçük bir zümre tarafından tutulan tüm servetin toplam payı o kadar büyük ki, toplu olarak milyarlarca insanın elinde tuttuğu servet bunun yanında zerrecik gibi kalıyor.

Bu yılın raporuEn Zenginlerin Hayatta Kalması, bu noktada özellikle çarpıcı bir örnek. En zengin yüzde 1, tüm küresel servetin yüzde 45,6’sına sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyanın en fakir yarısı sadece yüzde 0,75’e sahip. Dünya nüfusu sekiz milyarı aşarken, yüz milyarderden daha azı en yoksul dört milyar insanın toplamından daha fazla servete sahip. Ve enflasyon dünya çapında 1,7 milyar işçinin maaşını aşarken, dünyanın milyarderlerinin servetleri her gün 2,7 milyar dolar artıyor. Dahası, uçurum genişlemeye devam ediyor ve en tepedeki yüzde 1, 2020’den bu yana yaratılan tüm yeni servetin yaklaşık üçte ikisini – küresel nüfusun diğer yüzde 99’unun neredeyse iki katı kadar – ele geçiriyor.

Oxfam’ın Survival of the Richest raporundan , Ocak 2023
Oxfam’ın Survival of the Richest raporundan , Ocak 2023

Neoliberal küreselciliğin sözde amacı kolektif refahı desteklemekse, bu hedef oldukça açık bir şekilde başarısız olmuştur. Ancak neoliberalizmin -sahte popülist ekonomik güçlenme ve alt kesimlere damlayan zenginleşme sloganlarıyla- halka dönük hikayesi, pratikte her zaman bir başarısızlıktan çok bir kurgu olmuştur. 

Hakkını vermek gerekir ki, Oxfam’ın raporu bu gerçeklikten veya onun imalarından çekinmiyor:

“Çoğu insan kemer sıkma, artan yoksulluk ve yaşam maliyeti kriziyle karşı karşıya kalırken, patlayan milyarderlerin ve rekor karların varlığı, insanlığa hizmet etmekte başarısız olan bir ekonomik sistemin kanıtıdır. Çok uzun bir süredir hükümetler, uluslararası finans kurumları ve seçkinler, düşük vergi ve birkaç kişi için yüksek kazançların nihayetinde hepimize fayda sağlayacağı tabana doğru damlayacak ekonomi hakkında kurgusal bir hikayeyle dünyayı yanılttı. Bu hiçbir gerçeğe dayanmayan, bizi bu yeni kriz çağıyla yüzleşmek için araçlardan ve hatta hayal gücünden mahrum bırakan bir hikaye ve bir ekonomik sistem. Bu, büyük ölçüde gözden düşmüş, ancak yine de liderlerimizin zihinlerini tekelleştirmeye devam eden bir sistemdir. Bu, tepedeki küçük bir grup insan için gerçekten çok iyi çalışmaya devam eden bir sistemdir – küresel kuzeyde yerleşik, ağırlıklı olarak zengin, beyaz adamlar için.”

Raporda da belirtildiği gibi, çok sayıda anket, artan servet vergilendirmesi ve daha fazla ekonomik yeniden dağıtım politikası lehine geniş bir kamuoyu desteğini gösteriyor. Başarılı olsa da yirmi birinci yüzyılda neoliberalizm, bir zamanlar sahip olabileceği her türlü halk desteğinden veya demokratik meşruiyetten giderek daha fazla yoksun kalıyor.

Sorun, elbette, popüler görüşü politikaya çevirmek için mevcut mekanizmaların kendilerinin oldukça etkili bir şekilde körelmiş olmasıdır. En azından servet üzerinden küresel bir vergi ya da buna benzer herhangi bir şey uygulayabilecek türden çok uluslu kurumlar şu anda mevcut değil. Bireysel ulus-devletler içinde, küresel kapitalizmin dayattığı kalıcı mali baskıların ve şirketlerin hükümdarlığı üzerine kurulu olan bir karışım, demokratik yönetişimi disipline etmek için çalışıyor. Miyop ve çıkarcı seçkinler de – her yıl Davos’ta toplananlar gibi – demokratik talepleri kontrol altına almaya, beklentileri düşürmeye ve statükoya gerçek popülist alternatifleri etkisiz hale getirmeye çalışıyor.

Bununla birlikte, bu tür alternatiflere olan ihtiyaç hiç bu kadar acil olmamıştı. Oxfam’ın analizi, ulusal hükümetlerin dörtte üçünün önümüzdeki 50 yılda kamu harcamalarında toplam 7,8 trilyon dolara varan kesintiler yapmayı planladığını gösteriyor. Bu nedenle, elitlerin salgın sonrası kemer sıkma politikalarına yönelik yenilenen taahhüdüyle, küresel kapitalizmin adaletsizliklerinin daha da kötüye gitmesini beklemek için her türlü neden var – bunlara meydan okuyacak yeni demokratik karşı güçler ortaya çıkmadıkça.

Orijinal metin link: https://jacobin.com/2023/01/davos-neoliberalism-capitalism-inequality-democracy

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu