Beş Benzerin İttifakı – Alper Kara
Yurttaşlar ideolojik görüşlerinden bağımsız olarak iktidarı artık bu ülkenin sırtında bir yük ve hatta, iktidarın en sevdiği söylemlerden birinden faydalanırsak, kendileri için beka sorunu olarak görüyor.
Altılı masa kurulduğundan itibaren iktidarın söylemsel kilidi “altı benzemez” olmuştu. Bu söylem öylesine somut gözüküyordu ki zaman zaman muhalif tabanda da ayrışmayı tetikleme potansiyelini taşıyordu. Yine de günün sonunda altılı masa ortak bir aday çıkartmayı, asgari müştereklerde anlaşmayı başardı. Bu, altılı masanın kurmayları kadar toplumsal muhalefetin de başarısıydı. Uzun bir süre “kazanacak aday” denklemine sıkıştırılmaya çalışılan muhalefet masanın dağılma sürecine kadar sürüklendi. Masayı dağıtmak isteyenler halk içerisinde makulü, zaman zaman da “devlet aklını” temsil etme iddiasında bulunmasına rağmen toplumsal muhalefet Kemal Kılıçdaroğlu etrafında konsolide oldu. Tüm o süreci tekrar değerlendirdiğimizde masanın bileşenleri masa sağlam bir zeminde olduğu sürece seçmen gözünde kendi değerlerini koruyor ya da nüfuz alanını genişletme olasılığını taşıyordu. Diğer bir deyişle yurttaşlar için masadan kalkan kaybedecekti.
Masa güçlenmiş ve ortaklaşmış vaziyete gelmiş durumda. Her ne kadar sandalye sayısı artmasa da çıkardığı adayın temsiliyet gücü günden güne artıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun emek düzleminde siyaset yapan TİP ve SOL Parti ile temasları, yine bu iki partiye ek olarak HDP’nin destekleyici söylemleri muhalefeti “kazanacak” duruma taşıdı. İktidarın deyimiyle Kılıçdaroğlu’nun arkasında birçok benzemez var. Yurttaşlar ideolojik görüşlerinden bağımsız olarak iktidarı artık bu ülkenin sırtında bir yük ve hatta, iktidarın en sevdiği söylemlerden birinden faydalanırsak, kendileri için beka sorunu olarak görüyor. Depremde deneyimlediğimiz iktidar felaketi de bunun tam olarak bir göstergesiydi. Bu kadar geçen güne rağmen hala memleketin bir bölümünde yurttaşlar temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumdayken iktidarın her gün yeni bir yolsuzluğu ve her gün yeniden bizi yoksulluğa mahkûm edip kimleri zenginleştirdiği gerçeği ortaya çıkıyor.
Muhalefet bu süreçleri deneyimlerken Erdoğan’ın sessizliği dikkat çekici bir hale gelmişti. Bir sonraki planının kendi ittifakını genişletmek olduğunu gördük. Muhalefetin aksine Erdoğan’ın ne toplumda ne de siyasi arenada benzemezleriyle kurabileceği bir ittifak mümkün değildi ve artık benzeyebileceği alanlar da kısıtlıydı. Herhangi bir makuliyet arayışına da giremezdi. Sonuç olarak Erdoğan da AK Parti de sıkıştığı siyaset yelpazesinin farkına vardı. Bugüne kadar gizli tuttuğu ya da süslü vitrinlerde sunduğu ajandası artık son kurşunu haline geldi. Yani aslında ittifak tam olarak genişleyebileceği yöne doğru yol aldı. Beş benzerin buluştuğu noktalar Siyasal İslam ve müesses nizamın sürekliliği oldu.
Hali hazırda MHP ile kurulan bağ Erdoğan’a bu nizamın devamlılığı için gerekli olan bütün karanlık ilişkileri sunuyor. Bugünden geçmişe bakıp sorguladığımız 90’lardaki “devlet aklı” tam olarak şu an karşımızda nüksediyor, hem de bütün aktörleriyle birlikte. Yıllardır süren şeytanlaştırmalara, baskılara ve tutsaklıklara rağmen Kürt Hareketi’nin geldiği nokta iktidarı ve karanlık ilişkilerini rahatsız ediyor. Selahattin Demirtaş gibi hareket içerisinde saygın ve popüler olan bir figürün muhalefete itici güç olması, verilen ılımlı mesajlar ve birliktelik vurguları devlet aklının 90’lardaki başka bir figürünün ortaya atılmasına sebep oldu: HÜDAPAR ve gerçek temsil ettiği güç olarak Kürt Hizbullah’ı. Yurttaşların artık geçmişte kaldığını düşündüğü, domuz bağı ve birçok faili meçhul cinayet ile özdeşleştirdiği bu örgüt siyasi arenada görünür bir şekilde iktidar ile pazarlık masasına oturmuş durumda. Bu pazarlık kamuoyuna ne kadar yansıyacak belirsiz olsa da ittifakın iki yüzü var. İlk yüzü İslamcılık üzerinden kurulan bağ, söylemsel olarak muhafazakâr Kürtleri hedef alacaktır. Ama belki de devletin zamanında kullanışlı aparatlarından birisi olan bu aktörle kurulan ittifak bundan daha fazlasını temsil ediyordur. Bu da asıl tehlikeli olan ikinci yüzü.
HÜDAPAR ile kurulmak istenen ittifaka MHP’nin ve BBP’nin ses çıkarmaması kamuoyunda oldukça garipsenmiş durumda. Burada HÜDAPAR’ın bağımsız bir Kürt devleti kurma isteğinin belirleyici ve rahatsız edici noktalardan biri olduğu varsayımıyla hareket ediliyor. Ama yukarıda da vurgulamaya çalıştığım gibi 90’ların “derin” bağları ya da devlet içindeki belli kanatların etkisi göz önünde bulundurulmalı. Bu devlet için kurşun atanın da kurşun yiyenin de mübah olduğu günlerde inşa edilen ittifaklar Erdoğan sığınabileceği son liman artık. Keza bu MHP’nin ve ondan daha da mukaddesatçı olan BBP kanadı için de geçerli bir durum.
Vitrine koyulan ideolojik bütünlük, İslamcılık ya da muhafazakarlık kanadı için ise YRP ile kurulan ittifak ön plana çıkıyor. Özellikle birkaç senedir şeytanlaştırılan LGBTİ+lar ve kadın hareketine karşı ittifakın bu cephesi değerler temsiline yönelmiş durumda. Aslında toplumun yönü tam tersine akarken, LGBTİ+lar ve kadınlar verdikleri mücadelerle kazanımlar elde etmeye devam ederken her gün yurttaşların gözünde de bu mücadeleler gitgide değerleniyor ve AK Parti buradan bir kutuplaşma yaratma umudu peşine düşmüş gözüküyor. 6284’ü tartışmaya açacak kadar ileriye giden iktidar, toplumun algısının gerisinde kalmış durumda. Özellikle toplumda ön plana çıkan muhafazakâr ve yukarıda sayılan mücadelelere destek veren figürler üzerinde sosyal medya üzerinden baskı kurulmaya ve algı yaratılmaya çalışılıyor. Toplumun fay hatlarını kendisinin kurguladığını düşünen iktidar muhtemelen toplumun gerçek değer yargılarını sandıkta fark edecek ve bu kutuplaşmanın onu çok daha dar bir siyaset zeminine ittiğini anlayacaktır.
Sonuç Yerine:
Henüz seçim sath-ı mailine yeni girilmişken tüm olasılıkları varsayabilmek oldukça zor. İktidar tarafında ittifaklar kesinleşmiş ve pazarlıklar bitmiş değil. ANAP ve DSP ile ilgili iddialar da varlığını sürdürüyor. Ama şüphesiz net olan bir şey var: Yurttaşın karşısındaki tehlike 90’ların karanlığıdır. Toplumun hangi kesiminden olursa olsun hiçbir yurttaş o karanlığa tekrar maruz kalmayı tercih etmeyecektir. Bu yönüyle beş benzerli ya da sayısı kaç olursa olsun karşıda kurulmaya çalışılan ittifak hepimiz için bir güvenlik sorunudur.