“Türkiye’de sosyalistlere bu dönemde büyük bir görev düşüyor, bu her zaman böyleydi ancak üst üste yaşadığımız krizler, felaketler gösterdi ki bizim kendimizden, kendi ellerimizden başka kurtarıcımız yok”
Türkiye Büyük Millet Meclisine uzun yıllardır vekil olarak seçilen kişilerin sınıfsal konumları itibarıyla emekçilerden çok varsıl sınıf içerisinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’de sosyalist partiler bu durumu tersine çevirmek adına uzun yıllardır hem iktidarları değiştirmek için mücadele ediyor hem de vekil adaylarını toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerden oluşturuyor. 14 Mayıs’taki tarihsel yükümlülüklere sahip seçimi öncesinde İVME Hareketi olarak, Türkiye’de sosyalist partilerden milletvekili adayı olan emekçilerin görüşlerine yer verip emeğin temsiline katkı sunmak istedik. Bu kapsamda Türkiye Komünist Partisi milletvekili adayı Mustafa Yazgan’la yaptığımız röportajı okuyucularımıza sunuyoruz.
İVME Hareketi: Türkiye tarihi bir dönüm noktasından geçerken sosyalistlere büyük görev düşüyor. Bir sosyalist milletvekili olarak kısaca kendinizden, işinizden ve partinizin seçim sürecinden bahseder misiniz?
Mustafa Yazgan: 2000 Kayseri doğumluyum, 6 senedir motokurye olarak çalışıyorum. Türkiye Komünist Partisi ile Yemek Sepeti direnişinde tanıştım. Orada gördüm ki, biz işçilerin haklarının savunulması söz konusu olduğunda yanımızda sadece sosyalistler vardı. TKP de o süreçte bizi asla yalnız bırakmadı, örgütlülüğün gücünü hepimize öğretti ve kanıtladı. Ben de bu süreçten sonra işçi sınıfının bir parçası olarak işçi sınıfı için mücadele etmek gerektiğine ikna oldum ve TKP üyesi oldum.
Soruda söylediğiniz gibi Türkiye’de sosyalistlere bu dönemde büyük bir görev düşüyor, bu her zaman böyleydi ancak üst üste yaşadığımız krizler, felaketler gösterdi ki bizim kendimizden, kendi ellerimizden başka kurtarıcımız yok. Enkazı nasıl çıplak ellerimizle aşıp insanlara ulaştıysak, o ellerle karanlıkları da yırtıp atmak zorundayız. Kurtarıcı beklemeyeceğiz, filmlerde olur o. Biz çoğunluğuz, biz halkız ve hayatta kalma ihtimalimizi, insanca yaşama talebimizi bir avuç zengine bırakmayacağız. Bu gerçekten hareketle Türkiye Komünist Partisi benim gibi emekçileri aday göstererek bir yol gösterdi. Halkımızdan da karanlığa geçit vermemek için kol kola girmesini ve bu yolu tıklık tıklım doldurmasını istiyoruz.
İVME Hareketi: Vekillik sürecine nasıl karar verdiniz? Bu süreçte ne gibi zorluklar yaşadınız, nasıl ilerlediniz?
Mustafa Yazgan: Milletvekili aday adayı olmak konusunda beni partim ve yoldaşlarım cesaretlendirmeseydi ben kendi kendime bunu belki de hiç bir zaman hayal bile edemezdim. Sorumluluk çok büyük bir kere, hemen akla daha fazla bunun teorisini okumuş, daha uzun yıllardır mücadele edenler daha iyi temsil eder diye geliyor. Ama yoldaşlarım bana bunun böyle olması gerekmediğini; çok güzel konuşmalar yapacak, çok iyi eğitimli birilerine değil halkın temsilcilerine ihtiyacımız olduğunu çok güzel hissettirdiler. Ben de ülkemde ölen onlarca, yüzlerce motokurye emekçisinin, her gün, her an sömürülen işçi sınıfının sesi olabileceğime inandım. Bunun için de elimden geleni yapıyorum. Düzen partilerinin adayları gibi tüm vaktimizi adaylık çalışmalarına ayıramadığımız için üzgünüm, bir yandan çalışmaya devam etmek zorundayım ama zaten tam da bu yüzden TKP’den adayım.
Burada yürüttüğümüz çalışmalar sadece milletvekili adaylarının yüklenmek zorunda olduğu iş yükleri değil, bu bizim için yük değil ve öte yandan her yoldaşım için eşdeğer bir iş. Burada çok oy alırsam bu Mustafa’nın değil TKP’nin başarısı olacak. Yaptığımız her çalışmada kollektif emek var, biz belki masalara vura vura çok iyi konuşan adaylar değiliz ama gerçek adaylarız. Oy istediğimiz insanlar gibi günde 10-12 saat çalışıyoruz, iş kazalarında yaralanıyor, ölüyoruz, ay sonunu getiremiyoruz, sevdiklerimizin yüzünü göremiyoruz, atanamıyoruz, sömürülüyoruz. İddiamız büyük, bütün bunlara son vereceğiz.
İVME Hareketi: Emeğin milli gelir içerisindeki payının son iki yılda yüzde 32’den yüzde 23’e düştüğü, İSİG Meclisi tarafından tutulan iş cinayetleri raporuna göre 2022 yılında 1843, sadece 2023 yılı ilk üç ayında 463 işçinin iş cinayetinde yaşamını yitirdiği, grev ve sendikalaşma hakkının sürekli engellediği ve emekçilerin borçluluk krizi içerisine sürüklendiği bir sürece tanıklık ediyoruz. Türkiye işçi sınıfının her geçen gün yoksullaştırıldığı, denetimsizlikler yüzünden iş kazalarına sürekli karşı karşıya bırakıldığı ve ekonomik ve sosyal hakların elinden alındığı bir tabloyu emekçiler lehine nasıl çevirmeyi planlıyorsunuz?
Mustafa Yazgan: Ben bu tablonun bir parçasıyım. İşçilerin, patronlar daha fazla kazansın diye nasıl fakirleştirildiğini, sömürünün dozunun nasıl dört bir yandan artırıldığını biliyorum. Sömürü son bulsun diye savaşıyorum.
Borçlanmadan hayatta kalmamızın olanaksız hale geldiği bu düzende borçları ayaklarımıza pranga haline getirmelerindeki amacı iyi biliyorum. Tüm kötü koşullara borçlarımız nedeniyle katlanmak zorunda kalıyoruz. Prangalarımızdan kurtulalım diye savaşıyorum.
Bu kaza denilen cinayetlere üç beş patron daha çok semirsin diye, çok basit tedbirlerle engellenebilecekken nasıl göz yumulduğunu iyi biliyorum. Daha fazla kâr etmenin değil insan hayatının değerli olduğu bir düzen için savaşıyorum.
Buradan da tek başına bağıranlara sesleniyorum; sesiniz kısılır, boğazınız ağrır, pes edersiniz. Gelin hep beraber aynı anda bağırıp sesimizi duyuralım.
İVME Hareketi: Bu 1 Mayıs’ın diğerlerinden ayırıyor musunuz, sizce 21 yıllık iktidarın değişmesi durumunda işçi sınıfını hem 1 Mayıs bağlamında hem de sınıfsal kazanımlar olarak neler bekliyor? Mücadele nelerden örülmeli?
Mustafa Yazgan: Tarihimiz boyunca çok değerli 1 Mayıs’larımız oldu, her biri farklı bir mücadele başlığının öne çıkmasını gerektiren dönemlere denk gelmiştir. Bu sene 1 mayıs, sandıklara sığdırdıkları öfkemizi hep bir ağızdan haykıracağımız bir fırsat olarak karşımızda duruyor. Bunu iyi değerlendireceğiz, üzgünüz ve öfkeliyiz. Çünkü; binlerce yurttaşımız enkaz altında kaldı, hiç bir koşulda insan hayatını öncelemediler, hala enkazı kaldırırken bile bu umurlarında değil, sadece bu yılın üç ayında 77 kadın cinayeti işlendi, sandığı tek çözüm olarak gösteriyorlar ama tüm süreç adaletli bir şekilde yürüyecek mi diye şüphelenmeyen kimse yok… Liste uzar gider, üzüntümüz ve öfkemizle birlikte 1 Mayıs’ta alanlardan haykıracağız: “Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şey emeğin olacak!” Diyeceğiz.
21 yıllık iktidar değişecek. Yıkılmaz denilen nice saltanatlar yıkıldı, nice diktatörler devrildi; yine kazanacağız. Evet, yetmeyecek ama değişebileceğine dair bir umuda tüm Türkiye halkının ihtiyacı var, yoksa bu düzende mücadele hiç bitmez. İşçi sınıfı iktidara gelene kadar, sömürü bitene kadar mücadele devam edecek.
İVME Hareketi: Son olarak seçilmeniz durumunda mecliste ilk neyi değiştirmeyi düşünüyorsunuz? Mecliste yürütmek istediğiniz ilk politikalar, girişimler neler olacak?
Mustafa Yazgan: Partim bir bildirge yayımladı, TKP iktidara gelirse ilk bir hafta içerisinde şunları yapacağız diye. Ben de boş vaatlerden uzak durarak bu bildirgedeki maddeleri sırayayım sizlere:
Elektrik, su, doğalgaz, kent içi ulaşımı ücretsiz sağlayacağız.
Bütün yurttaşlarımızın bir yıl içinde insanca yaşayacağı bir konuta sahip olması için çalışma başlatacak, büyük inşaat şirketlerinin elindeki konutlara el koyup ihtiyaç sahiplerine dağıtacak, ev sahibi olmayan yurttaşlarımızın kiralarının bu bir yıl içinde devlet tarafından ödenmesini sağlayacağız.
Tarikat ve cemaatleri dağıtacak, bunlara ait yurt ve kursları kapatacağız.
NATO’dan çıkacak, yabancı askeri üslere el koyacağız. Bağımsızlık ve egemenlik ilkesiyle çelişen bütün ikili ve uluslararası anlaşmalardan çekileceğiz.
Elektrik üretim ve dağıtım şirketleri, bütün madenler, bankalar, limanlar, otoyolları, havaalanı işletmeleri, petrol rafinerileri, telekomünikasyon ve savunma sanayi alanındaki bütün şirketleri devletleştireceğiz.
Planlı ve toplumcu bir ekonomiye geçiş için uzmanlar ve işçi temsilcilerinden oluşan Merkezi Planlama Teşkilatı kuracağız.
İşten çıkarmaları, ırkçılığı, savaş çığırtkanlığını yasaklayacağız.
Halka, ülkeye, kadınlara, çocuklara, laikliğe karşı işlenen suçları araştıracak ve sorumluları yargı önüne çıkaracak komisyonlar kuracağız.
Bir haftada bunları yapacak, sonra Türkiye’yi kimsenin kimseyi sömürmediği, açlığın ve yoksulluğun ortadan kalktığı, bağımsız, özgür, refah içinde bir ülke haline getireceğiz.