Ekonomi ve Kamuculuk

İtalyan Faşizmi Hiç Yok Olmadı – Anne Colamosca (Çeviri: Kemal Büyükyüksel)

“Mussolini’nin Torunları: Çağdaş İtalya’da Faşizm” adlı eserinde David Broder İtalyan aşırı-sağının 2. Dünya Savaşı sonrası kendisini nasıl yeniden icat ettiği ve bu sayede Il Duce’nin siyasi mirasçılarına nasıl yolu açtığı hakkında kapsamlı bir anlatım sunuyor.

Anne Colamosca’nın Tribune’de yayımlanan yazısının Türkçe çevirisidir.

Movimento Sociale Italiano (İtalyan Sosyal Hareket Partisi veya ‘MSI’), 1946’da kurucusu Giorgio Almirante’ye göre “faşizmin İtalyan tarihinde bir parantez, yirmi yıllık bir sapma değil, askeri yenilgiden sağ çıkan bir hareket, bir dizi fikir ve değer olduğu” varsayımı üzerine kuruldu.

Almirante gibi, MSI liderlerinin çoğu, 1943’te Kuzey İtalya’da Mussolini’nin sözde başkanı olduğu ancak Berlin’de Adolf Hitler tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilen kısa ömürlü işbirlikçi hükümet olan Salo Cumhuriyeti’nin gazileriydi.

Tarihçi ve Jacobin’in Avrupa editörü David Broder, Mussolini’nin Torunları: Çağdaş İtalya’da Faşizm adlı kitabında, başbakan Giorgia Meloni’nin siyasi partisi Fratelli d’Italia’nın (İtalya’nın Kardeşleri) 1940’lardan günümüz İtalya’sına kadar olan karmaşık tarihini inceliyor. Broder kurnaz ve katı fikirli Meloni’yi ve onun stratejik olarak baş döndürücü politikasını İtalya’nın tarihi bağlamında anlamak gibi zor bir görevde gayet başarılı olmuş.

Neo-Faşizm

Broder’in gösterdiği gibi, orijinal Salo grubu ile şu anda İtalyan hükümetini yöneten parti arasında güçlü faşist bağlar olduğuna şüphe yok. On yılı aşkın bir süredir Roma’da yaşayan ve çalışan yazar, Meloni’nin Mussolini dönemini işkence, kundakçılık, hapis cezası ve cinayet geçmişine yapılan atıfları atlayarak uygun bir şekilde yeniden yazmasına dair provokatif ve tüyler ürpertici bir anlatım sunuyor. Onun yerine Meloni, İtalya’yı düşmanlarına karşı koruyan siyasi sağcı vatanseverlerin genelleştirilmiş bir anlatısını sunuyor.

2022 İtalya genel seçimlerinde Meloni, eski Başbakan Mario Draghi’nin koalisyon hükümetini desteklemeyi reddeden tek muhafazakar partiyi temsil etmekten yararlandı. Yine de iktidara geldiğinde, Draghi’nin neoliberal, teknokratik yaklaşımını destekledi. AB şüphecilerine kur yapan Meloni, Avrupa Birliği’ne saldırıyor ve muğlak reform vaatleri sunuyor, ancak aynı zamanda İtalya’nın ayrılmaya kalkışmayacağına dair güvence veriyor.

AB’ye yönelik çelişkili tutumlarının aksine, Meloni’nin göç konusundaki konumu kesinlikle ve açık bir şekilde düşmanca. Amacı, geleneksel beyaz Hıristiyan İtalya’yı, güney İtalyanların DNA’sının bu grupları içerdiğini göz ardı ederek, başta Afrika ve Orta Doğu olmak üzere yabancı etkilerden kurtarmaktır. Ve İtalya’daki doğum tarihi tüm zamanların en düşük seviyesindeyken, Meloni mümkün olduğu kadar çok sayıda mültecinin İtalya kıyılarından geri çevrilmesi ve bunun sonucunda pek çoğunun ölümle karşı karşıya kalması konusunda kararlı. LGBT hareketine dahil olanlar da suçlanıyor. Bunun yerine, geleneksel İtalyan anneliği, ülkeyi canlandırmak için gerekli görülüyor – Mussolini’nin defalarca vurguladığı bir politika. Yine de Broder, Meloni’nin partisinin orijinal faşist partiden farklı olduğu konusunda çok net; Kara Gömlekliler diye bir şey yok.

İtalya’nın çağdaş aşırı sağı, diğer Batı demokrasilerindeki muadilleriyle çok şey paylaşıyor: kalıcı bir ulusal gerileme ve ekonomik kriz duygusu; daha önce çok sayıda seçmeni kendine çeken kitlesel, sınıf temelli siyasi partilerin çöküşü; ve NATO gibi uluslararası örgütlerle bütünleşirken ‘küreselci’ komploları öfkeyle kınayan popülist liderlerin yükselişi.

Soğuk Savaş Siyaseti

Savaş sonrası dönemde, MSI, Washington’un İtalya’daki Sovyet gücünü geri alma politikasıyla uyumlu olan ateşli komünizm karşıtlığından büyük ölçüde yararlandı; bu, İkinci Dünya Savaşı’nda komünist partizanların oynadığı kritik rol düşünüldüğünde özellikle zorlu bir görevdi.

MSI sınırlı bir halk desteğine sahipti, ancak ateşli komünizm karşıtlığı, Başkan Dwight D. Eisenhower’ın Komünist Partiyi (PCI) yok etme hedefiyle düzgün bir şekilde örtüşüyordu. Solcu Halk Demokratik Cephesi’nin (PCI ve İtalyan Sosyalist Partisi’nden (PSI) oluşan) seçilmesi ihtimaliyle karşı karşıya kalan CIA, en erken gizli operasyonlarından birini yürüttü. Özgür ve adil bir seçimi önlemek için ajanları, iyi konumdaki liderlere ödeme yapmak için Roma’da çantalar dolusu nakit taşıdı. Büyük ölçüde Amerikan müdahalesi sayesinde, Hıristiyan Demokratlar 1948’deki ulusal seçimleri kazandı.

1953’te Eisenhower, ABD’nin İtalya büyükelçisi Clare Boothe Luce’ye kuzey İtalya’daki birçok PCI sendika liderinin görevden alınması karşılığında çok ihtiyaç duyulan yeniden yapılanma fonlarını kesmesi için baskı yaptı. Amerikan basını tarafından Hollywood ünlülerini muazzzam biçimde eğlendirmesiyle kutlansa da, Eisenhower’ın görevini zevkle üstlendi ve PCI şefi Palmiro Togliatti’yi sürekli bir öfke içinde bıraktı.

MSI, yıllarca gölgede kalmasına rağmen hiçbir zaman yasadışı ilan edilmedi. Amerikalılarla iyi geçinmek için çok çalışan Togliatti, Adalet Bakanı olarak görev yaptığı kısa süreli görevi sırasında ‘işbirliği’ de dahil olmak üzere geniş bir savaş suçları yelpazesini affetmişti. İşbirlikçilerin affedilmesi ve İtalya’da Nürnberg tarzı bir davanın yürütülmemesi, birçok faşistin polis şefi, ordu subayı ve istihbarat ajanı olarak devam etmesi anlamına geliyordu.

Broder, “Yine de Direniş, İtalya’nın siyasi kültürünü önemli şekillerde değiştirmişti” diye yazıyor. “Antifaşist liderler, yalnızca geniş kapsamlı özgürlükleri ve sosyal hakları ilan eden bir Cumhuriyet Anayasası yazmakla kalmamış, aynı zamanda yetkilileri yeni tüzüğe saygı duymaları için baskı yapan milyonlarca üyeyi örgütleyen kitlesel partilerin yükselişiyle daha derin bir demokratikleşme yaşanmıştı. MSI farklı türde kurallara sadakat duyuyordu: Kadroları, Mussolini’ye verdikleri yemini tuttuklarını, Nazi Alman müttefiklerinin yanında yer aldıklarını ve ezici bir Müttefik gücüyle karşı karşıya kaldıklarında bile İtalya topraklarını savunduklarını söyleyerek Salo’daki rollerini savundular… MSI’nin adamları siyasi olarak örgütlenebildiler, ancak onları kitlesel olarak reddeden bir ülkede.”

Kitle Siyasetinin Sonu

Kırk yıl sonra, 1994’te, kitlesel siyasi partilerin etkisi felaket bir şekilde sona erdi ve MSI parti liderleri kaostan tam olarak yararlanmak için harekete geçti. PCI, birkaç yıl önce Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından patlamıştı. Hıristiyan Demokratlar yolsuzluğa batmıştı, ancak eski İtalyan Sosyalist Partisi (PSI) başbakanı Bettino Craxi’nin de dahil olduğu siyasi yolsuzluğa ilişkin ülke çapında bir adli soruşturma olan yüksek profilli ‘Bribesville’ soruşturmasının kapsamı daha da nefes kesiciydi.

Merkez soldaki La Repubblica gazetesi, uzlaşmaya varılan Temsilciler Meclisi’nin Craxi’yi kendisine yöneltilen altı rüşvet suçlamasından dördünden temize çıkarmak için oy kullanmasının ardından, “30 Nisan 1993, Aldo Moro’nun kaçırılmasından bu yana Cumhuriyet tarihimizin en vahim günüydü” diye yazdı.

İtalya’nın sözde Birinci Cumhuriyeti’nin çöküşüyle ​​MSI, adını Alleanza Nazionale (Ulusal İttifak) olarak değiştirdi ve yakında Silvio Berlusconi’nin Forza Italia (İleri İtalya) ile güçlerini birleştirecekti. 2008 yılında, bir zamanlar MSI gençlik lideri olan Meloni, Berlusconi’nin kabinesine Gençlik Bakanı olarak katıldı.

2012’de, Avrupa borç krizi sırasında, Avrupa Merkez Bankası (ECB) şefleri Jean-Claude Trichet ve Mario Draghi, Berlusconi hükümetine bir ültimatom gönderdiler: geniş çaplı özelleştirmeler ve işgücü piyasası reformları yasalaştırın, yoksa ECB artık İtalya’ya kredi arzını garanti etmeyecek— diğer partiler dahil MSI üyelerini de kızdıran bir tehdit.

Berlusconi, hükümetine ECB’nin taleplerini kabul etmesini emretti. Üç ay sonra, Meloni ve meslektaşları yeni bir partinin kurulduğunu duyurdu:  Fratelli d’Italia. Ertesi yıl, MSI’nin ünlü üç renkli alevini tasvir eden tarihi logosu üzerinde tek hak sahibi oldu.

Aşırı-Sağın Dirilişi

“Meloni iktidara doğru yürüdü,” diye yazıyor Broder, “Kara Gömlekliler ve selamlarla değil, takım elbiseli ve kravatlı adamların kahkahalarıyla.” Kendisini faşistlerle ilişkilendiren bir muhabire alaycı bir şekilde seslendikten sonra, dinleyiciler arasındaki iş adamları, gazeteciye kışkırtıcı bir şekilde saldıran Meloni’yle birlikte güldü.

Yine de partisinin sürekli karışık mesajları önemli bir siyasi hiledir. Meloni, mevcut partisine ‘faşist’ demekte ısrar edenlerle alay ediyor, ancak yine de Libya’nın havacı ve acımasız sömürge valisi, İtalya Balbo ve 1930’larda Yahudi çocukları İtalyan sınıflarından alan Giuseppe Bottai gibi faşist kahramanları övmeye devam ediyor.

2013 seçimlerinde, Fratelli d’Italia mütevazı bir rakam sayılabilecek dokuz milletvekilini seçtirebildi. Önümüzdeki birkaç yıl içinde Meloni, göçmen yanlısı STK’lara sert saldırılar başlatırken ‘Büyük İkame Teorisini’ (Great Replacement Theory) benimsedi. 2017’de Meloni gazetecilere verdiği demeçte, ‘Geçen yıl 100.000 İtalyan yurt dışına sürüldü, oysa son üç yılda 500.000 sığınmacı İtalya’ya getirildi. Etnik ikame için bir plan olduğunu düşünüyorum.’

Meloni, George Soros’a defalarca ‘kitlesel göçü destekleyen ve finanse eden finansör… İtalyan halkına karşı Sol’un müttefiki bir tefeci’ olarak saldırdı. Geçenlerde Donald Trump, Manhattan Bölge Savcısı Alvin Bragg’ı “Soros destekli bir hayvan” olarak nitelendirdi ve yargıyı “haydutlar ve radikal sol canavarlar” olarak nitelendirdi ve 6 Ocak destekçilerine “ülkelerini geri almaları” çağrısında bulundu. Meloni’nin hararetli retoriği göz önüne alındığında, İtalya’nın da yakında kendi 6 Ocak’ıyla karşılaşıp karşılaşmayacağını merak etmek gerekiyor.

2023’ün aşırı sağ dünyasında, gerçeklerden kaçmak Meloni’nin cazibesinin bir parçası. JRR Tolkien, 1970’lerde ‘derin kökler’ arayanlar için neofaşist bir hayranlık nesnesi haline geldi. Bugün Meloni, bir zamanlar büyük bir Orta Dünya uygarlığı olan ve tanrısızlığa düşen Tolkenite Numenor hayaletinden sık sık söz ediyor. Son zamanlarda Broder, Roma merkezli işgal evlerinden ve aşırı sağcı sosyal merkezlerden doğan, bazıları tarafından “yenilikçi hipster faşistler” olarak tanımlanan ve yalnızca beyazların üye olduğu üyelikleriyle tanınan bir hareket olan CasaPound hakkında incelemeler yaptı.

Meloni’nin küçümsediğini iddia ettiği pek çok ‘küresel yolla’ birbirine bağlanan Avrupalı ​​aşırı sağ partilerin giderek artan ağı, 2023-4 ekonomik çöküntü ihtimalini gerçek bir endişe haline getiriyor. Broder, “İtalya’nın 1945’ten bu yana en sağcı hükümeti, Mussolini rejiminin yeniden yaratılması ya da yeni bir rejimin şafağı değildi, modern sağın ürünüydü” diye bitiriyor Broder. Yerli muhaliflerine saldırılarında radikal olan, sözde ‘küresel seçkinler’ ile ‘radikal sol’ arasındaki ilişkileri anlayan komplo teorisyenlerinden ve ulusal kimliği savunmak için göçmenlere savaş açmaya istekli partilerden oluşuyorlar.

“Yine de bu ittifakın tutmaması oldukça mümkün”; Broder, Meloni’nin ortaklarının onun liderliğine karşı çıkacağını veya hepsinin kendilerini yönetilemez krizlerle karşı karşıya bulacağını savunuyor. “Vergi indirimleri ve sosyal yardımların kaldırılması için yapılan daha radikal planlar, gerçeklikle kurulan ilişkiden sağ çıkamayabilir.”

Meloni’nin devam eden bir teması, aşırı sağın yıkıcı bir Sol tarafından şeytanlaştırıldığı ve altının oyulduğu ve onları güçsüz olarak bıraktığıdır – iktidardaki bir parti için sürdürmesi zor bir imaj. Bugün İtalya borçluluğu ve işsizliği ile biliniyor. İtalyanlar daha düşük ücretlerle 1990’ların sonlarına göre daha fakirken, çalışma çağındaki İtalyanların iş bulma olasılığı daha düşük. 1980’lerde seçmen katılımı yüzde 90’ı aştı; 2022’de yüzde 64’ün altına düştü. Son seçimlerde muhafazakarların oyları önemli ölçüde artmadı, sadece diğer partilerden Fratelli d’Italia’ya kaydı.

Broder’in kitabının bir eksikliği, ekonomik analizidir. İtalya’nın ekonomik sıkıntısını neyin tetiklediğine dair derin bir inceleme, tıpkı ülkenin bir zamanlar güçlü olan sendikal hareketinin önümüzdeki yıllarda oynayabileceği rolün araştırılması gibi, Meloni’nin geleceğine dair değerli bilgiler sağlayacaktır. İtalyanların, değişikliği sağlamak için çok az şey yaparken hükümetinin ‘diğerlerine’ iftira atmasına daha ne kadar inanacakları sorusu da kaderini belirlemede önemli olacaktır ve daha fazla ele alınmayı hak ediyor. Bununla birlikte, Mussolini’nin Torunları, kafa karıştırıcı ve görünüşte çelişkili İtalyan aşırı sağını hakkında aydınlatıcı ve çığır açıcı bir analiz sunuyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu