Siyasi Sorumluluk Çağrısı
İVME Hareketi olarak hazırladığımız bu bildiri, hayati bir seçimde; hak arayışlarının, acıların, toplumun ihtiyaçlarının ve yaşam hakkının sorumluluğuna talip olmuş olan başta CHP olmak üzere ortak aday etrafında birleşmiş tüm siyasi öznelere dönüktür;
CHP ve Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası tavrının, Türkiye’nin adil olmayan siyasi ve ekonomik sistemi içerisinde yaşanan haksızlıkların artmasına ve yeni döneme dair umutsuzluğun yerleşmesine neden olacağına inanıyoruz.
CHP’nin 2023 Genel Seçimlerine yönelik; sandık güvenliği ve seçim çalışmalarının sadece birkaç aylık kampanya dönemine sıkıştırılmasının, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçimleri için belirlenen stratejinin yanlışlığı gibi konularda gösterilen sorunlu tutumun ve bu yaklaşımın seçim sonrasında da devam etmesinin Türkiye’nin geleceği açısından oldukça riskli olduğunu biliyoruz.
Devletle bütünleşmiş bir siyasi yapı ile yarışmanın zor ve asimetrik olduğunu anlasak da kazanılma potansiyeli olan bir seçimin ardından mağlup olanların sorumsuz ve ciddiyetsiz tavrını kabul etmiyoruz.
Geçtiğimiz iki yıl boyunca seçimlerin ve sandığın toplumdaki haksızlıklara ve baskılara karşı yegane çözüm olacağı düşüncesiyle, anayasal haklar ve hukukun istismar edilmesine göz yuman ve hatta zaman zaman alan açan siyasi aktörlerin Türkiye siyasetinde artık yeri olmadığını düşünüyoruz.
Eşitsizlikler ve siyasi baskı üzerine inşa edilmiş bir kast sistemi her geçen gün daha belirgin hale gelirken, toplumsal enerjiyi sönümleyen ve toplumcu bir direniş göstermeyenlerin şahsi menfaat kaygısının açık seçik ortada olduğunu yineliyoruz.
Toplumun, hak arayışına ve siyaset kurumuna olan inancının yitimine sebep olacak bu tavrı gelecek adına korkutucu buluyor ve reddediyoruz. Siyasilerin seçimlerden sonra takındığı tavrın, toplum nezdinde önce derinleşen bir hayal kırıklığı ve ümitsizliğe evrilme ve sonra da kitlesel depresyon ve apatiye dönüşme ihtimalini son derece endişe verici buluyoruz.
Türkiye demokrasisi için her açıdan bir hüsran olan 2023 seçimlerinde hiçbir başarısızlık yaşanmamış gibi koltuklarına tutunmaya çabalayanlara şaşırmamakla beraber, bu durumu bir siyasi ahlak eksikliği olarak görüyoruz. En kritik anlarda yurttaşları yalnız bırakan, iki turlu seçimler için tutarlı ve sistemli bir plan ortaya koyamayan tüm sorumluların bedel ödemek zorunda olduklarını hatırlatıyoruz. Seçimlerden sonra sorumluluk almak yerine ciddiyetsizce spor müsabakalarına dair beyanat veren siyasileri öfkeli bir bıkkınlıkla izliyoruz.
Seçimlerden önce Türkiye’deki yerleşik düzenin kökünden değiştirileceği iddiası ile büyük bir seferberlik ilan edildi. Ancak bu iddia seçim sonrasında verilen kapsamlı vaatleri inkar eden ve hatta iktidar bloğunun siyasi tavrını taklit eden bir umursamazlık haline dönüştü. Bu riyakar tutum ve Türkiye’deki “ben yaptım oldu siyaseti”nin yerleşikliği Türkiye’de demokratik kırıntıların tamamıyla yok olmasına sebep olabilir. Bu umursamazlık ve sorumsuzluk halinin varacağı yer ise demokratik ve ahlaki meşruiyetin ortadan kalkması olacaktır.
Bununla birlikte, siyasi düzlemde biricik hassasiyet noktaları olarak merkeze alınan muhafazakarlık ve milliyetçiliğin aslında AKP’nin, Cumhur İttifakı’nın ve uzlaştığı bu rejimin siyasi kurgusunun bir tuzağı olduğu ve bütün seçim sürecini iktidarın arzuladığı alana sıkıştırdığı görülmelidir. Eşitsizlik, hukuksuzluk ve baskıcı düzen üzerine toplumu savunan yeni bir siyasi düşün dünyası elzemdir.
Seçim sürecinde sağ kulvarda siyaset yürüten grupların her konuda kendileri gibi düşünmeyen muhaliflerin geniş kesiminin bu konudaki duygularını anlamakta yetersiz kaldığı ve hatta bazen de rejimin dili ve siyaseti ile örtüşecek şekilde bir tutum sergilediği ve bunun da muhalefeti yıprattığı görülmelidir.
Kaygıların “seçimi kazanmak” olduğu bir yerde, bunu belli ideolojik dayatmaları örtbas etmek için bir kılıf olarak kullanma stratejisi de muhalefetin birlikteliğine bu süreçte zarar vermiştir. CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı, yüzleşilmesi gereken bu bir diğer gerçeği de örtbas etmemelidir.
Dolayısıyla, 28 Mayıs 2023 gecesine kadar Türkiye’nin umutlarını ve geleceğini taşımayı vaat eden Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Merkez Yönetimi’nin kaybeden bir siyasi erkin yapması gerektiği gibi görevi bırakmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Sınırlı sayıdaki makam değişiklikleri ile ortaya konacak “geçiştirme siyaseti” hem siyasi hem de toplumsal olarak karamsarlığı pekiştirecektir. Dar bir çıkar ağı dışında Türkiye toplumunun karşısına herhangi bir vizyon ya da umut koyamayan yenilmişlerin Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı için atabilecekleri en kıymetli adım, uzun senelerdir oturdukları koltukları terk etmeleri olacaktır.
Bu ülkenin biriken sorunlarına karşı direnebilmenin, yok olmak üzere olan demokratik alanın yeniden inşası için güç bulabilmenin yolu, sorumluluğu olgunlukla kabul edebilen ve kendini sürekli yenileyen bir siyaset ile mümkündür. Bütün siyasi öznelerin tekrarlaması gereken sorumlu ve özeleştirel tavrı geliştirebilen HDP’li siyasilerin tavrını tebrik ediyoruz.
İçinde bulunduğumuz baskıcı, eşitsiz ve hukuksuz düzen içerisinde toplumsal siyasi ödevlerin hayatın her anında, siyasal sürecin her başlığında yerine getirilmesi gerektiğini bilen her bileşene dayanışma çağrımızı iletiyoruz: Eşitlerin Demokrasisi için demokrasiyi demokratikleştirmeye, özgürlüğün hukukunu inşa etmeye ve bütün siyasi yapıların toplumcu ve kamucu bir yolu tercihine destek olmak istiyoruz!
Özgürlük, eşitlik ve adalet için; Hayatta kalmak değil, yaşamak istiyoruz!